7. Bölüm

216 24 12
                                    

Elim ayağım stresten titrerken gevşekliğime de bürünemiyordum. Dişlerim dudaklarımı ezerken iç çektim. Şimşek ve Şeker yataklarında uzanmış bana bakıyorlardı. Ben de şablaklanlar gibi oradan oraya gidip duruyordum.

Yeni tanıştığım ki henüz iki ayı doldurmuştuk, birinin evime gelmesi ne kadar mantıklıydı tartışılır ama ona güvenmem gerekiyor gibi hissediyordum.

Altıncı hissi kuvvetli olanlardandım. En yakın dostum Serdar bile benden bir şey sakladığında ona değil hislerime güvenir ve her zaman haklı çıkardım. Şimdi de -umuyorum ki etkilendiğim için değildir- ona güvenebilirmişim gibi geliyordu. Sanki istemsiz bile olsa beni incitmez, kırmazmış gibi.

Yatağımda oturmuş bunları düşünürken çalan kapı ile gözlerim kapıma gitti.

Hassiktir oluyor muydu lan bu?

Terlemiş ellerimi eşofmanıma sürterek ayağı kalktım. Dalgalı ile kıvırcık arası saçlarımı dağıtıp derin bir nefes alarak odamdan çıktım. Dış kapıya varana kadar içimden bir Ayetel Kürsi okumadığım kalmıştı.

"Allah'ım bismillah." Diye mırıldanırken fazlasıyla ince olan kapım yüzünden açmadan önce sesini duydum.

"Bekle."

Kapı kolundaki elim duraklarken ikimiz de konuşmuyorduk. Geleceğine inanıyordum ama bu kapıdan girebileceğine olan inancım çok düşüktü.

"Tereddüt mü ediyorsun?"

Sessiz konuşsam bile hemen cevapladı. "Sana gelmekte mi? Asla. Sadece-" Demişti ki onu kurtarmaya çalıştım.

"Seni görmemi mi istemiyorsun?"

Sessiz kaldı. Sebebini az çok tahmin edebiliyordum aslında. Kendisi, Korhan Ailesi'nin en büyük torunuydu. Dedesinin zaten tek oğlu olduğu için ailede üst bir statüye sahipti, daha doğmadan. Maalesef babası, kendisinin doğduğu gün vefat etmişti. Bu yüzden dedesinin ve geriye kalan bütün aile üyelerinin en kıymetlisi olarak büyümüştü.

Annesi Gül Hanım, kocasının vefatından sonra kendisini oğluna adamıştı ama Ahmet Bey-dedesi- kendisinin de bir hayatı olduğunu, istediği kişiyle evlenip mutsuz kalmasını istemediğini söylemişti.

Annesi, ona çok bağlıydı bu yüzden on sekiz yaşına kadar biriyle birlikte olmamış, liseyi bitirdiği zaman evlenmişti. Bunları biliyordum çünkü Korel Korhan ismi bir markaydı. Her zaman kamera karşısında boy gösterirdi ve her daim üstündü. Her konuda.

Üvey kardeşleri bile ona hayrandı. Ne yazık ki üç sene önce bir trafik kazası geçirmişti. Daha doğrusu suikaste uğramıştı. En azından magazin ekibi böyle söylüyordu.

Yanan arabanın içinde kalmıştı ve yüzünün bir kısmını yaktığını söyleyenler vardı. Geçmeyecek şekilde yara izleri vardı vücudunda.

Onun kamera karşısına bir daha çıkmaması ve bizim o yüzü görmememizin sebebi bu değildi. Çünkü zaten bu konuları umursayan biri değildi. Onu en çok yaralayan ve aylarca eve kapanmasına sebep olan şey annesinin ölümüydü.

Yanan arabada kaldığını öğrendiğinde, zavallı kadının kalbi dayanamamıştı. Korel büyük ihtimalle kendisini suçluyordu. Üç yıldır bir kez bile magazine düşmemiş, haberlere çıkmamıştı.

Aylar sonra dedesinin ve üvey kardeşlerinin desteği ile şirkete gitmeye başlamıştı ama magazin veya haber ekibi bir kilometre yaklaşsınlar anında dava ediliyorlardı. Bu yüzden herkes korkuyordu, onu haber etmekten.

Şimdi ise yüzünün nasıl olduğunu kimse -bu kimseye ben de dahildim- bilmediği için göstermeye çekiniyordu belli ki.

Derin bir nefes alıp kendi kendime başımı salladım. Ne yapacağımızı bilememiştim.

YAYINCI -GAYWhere stories live. Discover now