Yoohyeon tuhaf bir hisle tekrar gözlerini açtı. Koluna bir şeyler batıyor gibiydi. Etrafına göz gezdirdi ve bir çalının arkasına uzanmış olduğunu fark etti. Çalının dikenleri koluna batıyordu."Neredeyim ben böyle?!" dedi titreyen sesiyle.
Yanında kendisi dışında bir kadının daha olduğunu fark etti. Sertçe yutkundu. Kadın çalılıkların arkasına gizlenmiş ilerideki evi izliyordu.
"Siz kimsiniz acaba? Burası neresi söyleyebilir misiniz?" diye sordu kibar ve sakin bir ses tonuyla. Kadın bakışlarını Yoohyeon'a çevirdi.
"Rica etsem sessiz olur musunuz?"
Yoohyeon kadının sözünü duyar duymaz dudaklarını birbirine bastırarak sustu. Kadının ses tonu kibar ama tehditkârdı.
Kadın memnuniyetle gülümsedi ve evi incelemeye devam etti. Yoohyeon kadına çekinerek yaklaştı ve onun yaptığını taklit etti.
"Aslında orası benim evim. Ancak içeriye bir yabancının girmiş olmasından kuşkulanıyorum. Bu yüzden sessiz olmanızı rica ettim." dedi kadın Yoohyeon'ı baştan aşağı incelerken.
"Peki ben neden buradayım? Buraya nasıl geldim hatırlamıyorum."
Kadın şaşırarak kaşlarını kaldırdı. Alt dudağını büzüp Yoohyeon'ın az önce yattığı yeri işaret etti.
"Çilek toplamak için çalılara geldim. Sen başından beri buradaydın. Uyuyordun sanırım. Sonra boş evimden sesler gelmeye başladı. Ben incelerken birden uyanıverdin." tane tane konuşuyordu. Yoohyeon derin bir nefes verdi. Kadının ses tonunda apaçık bir yapmacıklık vardı. Bunu anlayamadı.
"Peki...Neden uzaktan izliyorsunuz? Evinize gidip içeride kim olduğuna baksanıza?"
Yoohyeon'ın sözü üzerine kadın bir kahkaha patlattı.
"Korkuyorum şapşal! Ya içeride tehlikeli biri varsa? Hah... Umarım ciddi değilsindir."
"Ben gayet ciddiyim. Korkunun ecele faydası yok. Sessizce içeri girip kim var diye bakalım." Yoohyeon kadının duyamayacağı kısık bir sesle "Sonra da buraya nasıl geldiğimi düşüneyim," diye devam etti.
"Aklınızı kaçırmadınız umarım?!"
Yoohyeon kadını dinlemeyerek ayağı kalktı ve eve doğru ilerledi. Kadın ayağa kalkıp Yoohyeon'ı takip etti. Yoohyeon hızla eve girince ise dışarıda beklemeye başladı. Bir süre boyunca Yoohyeon gelmeyince endişe ile içeri girdi.
Yoohyeon elinde bir tavşan ile oynuyordu. Kadın utangaç bir şekilde saçını geri savurdu ve Yoohyeon'a yaklaştı. Yoohyeon'ın yanına çömelerek konuşmaya başladı.
"Anlamsız yere korkmuşum sanırım."
"Yoohyeon."
"Anlamadım?"
"Adım Yoohyeon."
"Ah! Minji. Benim adım Minji. Memnun oldum Yoohyeon."
"Ben de memnun oldum. Bana biraz yardımcı olman gerecek. Çünkü neden buradayım ve nasıl geldim bilmiyorum."
Yoohyeon kucağındaki tavşanı Minji'nin yüzüne doğru yaklaştırarak konuşmaya devam etti. Minji ise tedirginlikle geri adım atarak tavşanın devirdiği vazoları inceledi.
"Seni bu koca canavardan kurtarmamın karşılığını, bana yardım ederek ödemelisin."
"Hey bir kere o daha bebek olan bir tavşan!"
"Ama bu bebek tavşanın seslerinden korkmamış mıydın?"
"Sadece aptallık ettim. Onu daha büyük bir şey sanmıştım. Her neyse..."
"Peki bana yardım edecek misin?"
"Borçlandım sanırım. Hikayeni baştan dinlersem sana yardımcı olabilirim."
Minji gülümseyerek ayağı kalktı. Bir süre sonra Yoohyeon da kucağındaki tavşanı bırakıp onun peşinden ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pandora's book
FanfictionYoohyeon sevilen bir kitap yorumcusuydu. Sık sık yayınevlerinden ona kitaplar gelirdi ve o da okuyup eleştiri videoları çeker ve bir sürü paylaşım yapardı. _________________________________________ Bir gün isimsiz bir yayınevinden kargo gelir. Kal...