Yoohyeon sessiz kalıp düşündü. Minji ise onun kendi içinde mücadele etmesine izin verdi. Bir süre bu böyle devam etti.Yoohyeon elini saçlarına geçirerek her şeyi idrak etmeye çalışıyordu. İnanılır gibi değildi şu an yaşadıkları.
"Düşünmek ve anlamak istiyorsan sana yeteri kadar süre vermek isterim. Ancak bu yeterli süren olduğunu göstermez."
Yoohyeon Minji'nin sözleri üzerine başını kaldırdı ve ona baktı.
"Açık konuş benimle."
"Vaktimiz yok."
Minji bacak bacak üstüne attı ve kollarını iki yana doğru açıp esnemeye çalıştı. Yoohyeon onun bu rahat hareketine öfkelendi ve bakışlarını başka yöne çevirdi.
"Ne için zamanımız yok? Ayrıca madem vaktimiz az, neden bu kadar rahat davranıyorsun?"
"Çünkü bu kitabın yazarı benim. Kendi evrenim bana zarar vermez ama senin için endişeleniyorum."
Minji parmaklarını Yoohyeon'ın yanağında gezdirdi. Yoohyeon'ın yüzünü inceleyerek rahatsız olup olmadığından emin oldu.
"Romanımdan çıkmak için beni kazanman lazım. Yoksa Pandora tüm kötülükleri dünyaya salarken de burada olursun ve başın derde girer."
Yoohyeon Minji'nin elini kibarca tutup uzaklaştırdı. Gereksiz yakınlık kurmaktan hoşlanmıyordu. Bunu anlayan Minji uzaklaştı.
"Nasıl kötülükler bunlar? Daha açıklayıcı ol. Kitabı tamamen okumadım ben. Bilmiyorum tam olarak."
"Benim kurgumda Pandora kutuyu açınca içinden büyük günahlar dünyaya doğru yayılıyor. Bu günahlar bir canavar şekline bürünüyor ve dünyayı kirletiyor. Sonrasında ise başrolümüz bunları tek tek yakalayıp öldürüyor ve ruhları kutuya geri hapsediyor. Kitabımın özeti bu."
Yoohyeon alt dudağını kemirerek kısa bir süre düşündü ve tekrar soru sormaya başladı.
"Peki Pandora nerede? Ona engel olursak bu kitaptan çıkabilir miyim?"
"Ona engel olursan tüm hikaye başlamadan biter ve şu an biz de kitabın içinde olduğumuz için kitapla yok oluruz."
Yoohyeon hızla ayağı kalktı ve ellerini masaya vurdu. Karmakarışık duygular içindeydi ve kontrolünü yitirmeye başlamıştı.
"Beni hemen buradan çıkar. Senin o aptal oyununun bir parçası olmak istemiyorum."Minji de Yoohyeon ile birlikte ayağı kalkmıştı. Alaycı bir ifade vardı yüzünde. Bu ifade Yoohyeon'ı daha da sinirlendiriyordu.
"Çoktan oyunumun bir parçası oldun Yoohyeon. Çıkış anahtarın benim. Bence beni sinirletme. Tek başıma buradan çıkarsam, koskoca evrende kötü ruhlarla nasıl mücadele edeceksin? Seni anlayabiliyorum ama bence mantıklı olmalısın."Yoohyeon ters ters Minji'ye bakmaya devam etti. Burada kaldıkça duygularını daha yoğun yaşamaya başlamıştı sanki. Normalde her zaman sakin olurdu ama şu an kendini kaybediyor gibiydi.
"Ne yapmam gerektiğini söyle o zaman? Nasıl çıkabilirim bu evrenden? Ya da uyanırım?"
"Beni kullanman gerekecek."
"Ne diyorsun?! Ne kullanması?!"
"Duygularımı kontrol edebilirsen buradan çıkabilirsin. Aksi takdirde seni yanımdan ayıramam. Beni seni bırakmaya ikna etmelisin."
"Sen deli misin? Ne saçmalıyorsun?! Artık gerçekten seni anlamıyorum. Ne demek beni yanından ayıramazsın? Hem senin duygularını kontrol etme saçmalığı da ne oluyor?!"
Minji sadece gülümsedi ve elini kendi kalbine götürdü.
"Senden çok hoşlandığım için istemeden seni bu evrene davet ettim. Ben bunu isteyerek yapmadım ama şu anda seni bırakmak istemiyorum biliyor musun?"
YOU ARE READING
pandora's book
FanfictionYoohyeon sevilen bir kitap yorumcusuydu. Sık sık yayınevlerinden ona kitaplar gelirdi ve o da okuyup eleştiri videoları çeker ve bir sürü paylaşım yapardı. _________________________________________ Bir gün isimsiz bir yayınevinden kargo gelir. Kal...