Tüm yaşananların ardından üç gün geçmişti. Yoohyeon mutfakta kendine meyve salatası hazırlıyordu.
Kapı çaldı. İçi, üç gün boyunca her kapı çaldığında olduğu gibi, heyecanla doldu. Koşarak kapıyı açtı.
"Minji!"
Minji gülümseyerek kollarını iki yana açtı.
"Gelmem biraz uzun sürdü. Üç gün boyunca seninle yapabileceklerimizi düşündüm biliyor musun?"
Yoohyeon ona sarıldı ve içeri aldı.
"Uzakta mı yaşıyorsun?"
Mutfağa doğru ilerledi. Minji'ye ikram etmek için atıştırmalık ve içecek hazırlayacaktı. Aynı zamanda kulağı Minji'deydi.
"Aslında hayır. Şehrin diğer tarafında bir yayınevi var. Orada görevliyim. Yeni kitap çıktığında gelen o sürpriz kutuları ben hazırlıyordum."
"Bu yüzden diğer kitap sayfalarından farklı hediyeler de çıkıyordu?"
"Evet."
Yoohyeon bir tabak damla çikolatalı kurabiye ve sütlü kahve hazırladı.
"Peki beni nereden tanıyorsun? Sadece sosyal medyadan takip ettiğin birinden böylesine hoşlanmak biraz imkansız geliyor."
"Sadece sosyal medyadan tanımıyorum ama öyle olsaydı da senden hoşlanırdım. Sana aşık olmak benim yazımda var."
Yoohyeon'un kahvesini içtiğini görünce duraksadı. Sonrasında fincanların yerini değişti ve Yoohyeon'ın fincanından bir yudum aldı. Yoohyeon sadece izleyip gülümsedi.
"Seni bir yıl öncesinde kütüphanede görmüştüm ilk. Ders çalışırken yanında yavru bir kedi duruyordu. Onu kendi ceketinle sarmıştın. İkinizin resmini çekmeyi çok istemiştim ama sonra yanlış olabileceğini düşünüp yapmadım. Ertesi günler de birçok kez seni gördüm ama sen beni görmedin. Hep senin yakınındaki bir masada otururdum.
"Bir zaman sonra rüyalarımda seni görmeye başladım. Her gün seninle konuşma hayaliyle kütüphane geliyordum ama buna cesaret edemiyordum. Sonra kütüphaneye gelmemeye başladın. Tam izini kaybetmişken işe başladığım yayınevine geldin. Sonra sosyal medya hesaplarını gördüm ve öyle devam etti.
"Kendi yazdığım kitabı okumanı istemiştim. Bu yüzden gönderdim ama... Zaten biliyorsun. Tuhaf tuhaf şeyler oldu. Bugün de sonunda buradayım çünkü tatil günüm. Son zamanlarda fazla mesai yapıyorum."
Minji çenesini Yoohyeon'ın omzuna koydu.
"Sınavlarla kafayı bozmuştum. O dönem pek etrafıma baktığım söylenemez. Bakmış olsaydım seni görmeme gibi bir ihtimalim olmazdı."
Yoohyeon Minji'ye doğru bakmaya utanıyor gibiydi. Minji ise bir yılın ardından ona bu derece yakın olabildiği için çok mutluydu.
"Anlıyorum. Şu an üniversite okuyorsun."
"Evet..."
"Şey... En son aniden patlayan ışık huzmesi yüzünden yarım kalan bir işimiz vardı da..."
Yoohyeon'ın yüzünü kendine çevirdi. Bir süre Yoohyeon'ın yanağını okşadı. Bu anı olabildiğince uzatmak istiyordu. Önce iki yanağını öptü. Sonrasında ise dudağının kenarına bir buse kondurdu. Sırıtarak geri çekileceği sırada ise Yoohyeon ona durdurdu ve dudağına bir öpücük bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pandora's book
FanfictionYoohyeon sevilen bir kitap yorumcusuydu. Sık sık yayınevlerinden ona kitaplar gelirdi ve o da okuyup eleştiri videoları çeker ve bir sürü paylaşım yapardı. _________________________________________ Bir gün isimsiz bir yayınevinden kargo gelir. Kal...