25.BÖLÜM

587 29 5
                                    

Evin kapısını açtığım an karanlık bir salonla karşılaştım. O an mutfaktan elinde pasta ve mumlarla çıkan ablam "Nice yıllara!" diye bağırdı. Güldüm. Işıklar yanarken Andre de çıktı ablamın arkasından.

"Saat sekiz, bugün elli kere pasta yemişsindir ama olsun nice yıllara!" dedi ablam heyecanla. Mumları üflerken gülümsedim. Ablam pastayı Andre'ye uzatırken hızlıca sarıldı bana. Bende ona sarıldım. Geri çekildiğimde gülümsedi.

"Hediyeni odana koydum. İstersen üstünü değiştir. Ben pastayı halledeyim." dedi. kafamı salladım. Ablam pastayı Andre'den alırken "Doğum günün kutlu olsun." dedi Andre gülümserken. Bende gülümsedim. Bir an durduk ama sonra bana doğru gelince sarılacağını anladım. Eğildi. Çünkü adam tavana kadardı. Sarıldı kısaca.

"Bilsem bir şey alırdım ama kusura bakma artık." dedi çekilince. Ablam çoktan mutfağa girmişti.

"Hediyem tatlın olacak ya daha ne olsun ünlü şefimiz?" dedim gülerken. O da güldü.

"Olacak tabi. Önce pastandan ye sonra onu da yaparız ufaklık." dedi. Ufaklık dedi. Garipsemedim. Çünkü adam öküz gibi uzundu ve otuz yaşındaydı. Elbette ufaklıktım.

"Ben odama geçeyim." dedim. Kafasını sallarken "Bende ablana bakayım." dedi. Ben yokken baya bakmamış mıydın sanki diyecekken tuttum kendimi. Sonra kafamı sallarken odama girdim. Kapıyı kapatıp üstümü değiştirip daha rahat bir şeyler giydim ve masada duran poşete yaklaştım. İçinden hediye paketini çıkarıp açtım hızlıca. Koyu pembe çok güzel bir crop vardı içinde. Bir de üç kutu çıkmıştı. Kutuları açtım. Birinde küçük pembemsi elmasımsı gibi duran bir kolye vardı. Diğer ikisinde ise küpe vardı.

Alina Ergüç. İşini biliyorsun yemin ederim.

Odamdan çıkıp salona gittiğimde ikisi de koltuktaydı. Sehpada bir tabak vardı. diğer ikisini ikisi elinde tutuyordu. Andre'nin üstünde siyah bir kot ve beyaz bir tişört vardı. ablamsa bir tayt ve geniş bir tişört giyiyordu.

"Pasta hazıra benzemiyor." derken alıp oturdum.

"Ben varken hazır pasta mı olur?" dedi Andre.

"Buraya taşınsana sen ya?" dedim. Ablam öksürük krizine girerken "İlişkimiz açısından erken biraz ya." dedi Andre ablamın öksürükleriyle dalga geçerken.

"Bence çok iyi olurdu. Sürekli yemek yapanımız olurdu abla işte."

"Ben de yapıyorum ya?" dedi ablam. Gözlerimi devirdim. Andre sırıttı.

"Sus ye şu pastayı hadi." dedi ablam. Pastayı çatallarken epey güzel olduğunu fark etmiştim.

Adam pasta yapmıştı bana ya. Gerçekten ablamı öpmese çok sevebilirdim Andre'yi

"Gökhan amca yarın yemeğe çağırdı bizi. Doğum günün için." dedi ablam.

"E Andre ne zaman gidecek?" dedim şaşkınca.

"Sabah on birde. Andre'yi bırakır oradan geçeriz." dedi. Kafamı salladım hafifçe.

"Bu gece burada mı kalacaksın?" dedim birden Andre'ye. Ablamın gözleri büyürken Andre "Yok eşyalarımı toparlayacağım otele geçerim." dedi. Bu iyiydi. Yan odamda öpüşecek olmalarını falan düşününce midem bulanmıştı

"Gökhan amca Baran hakkında bir şey dedi mi?" dedim birden. Ablam sırıttı. "Lalin'e söyle yarın hazırlıklı gelsin dedi." dedi. Ofladım.

"İyi birine benziyor aslında." dedi Andre.

"Bir araba yolculuğundan mı anladın?" dedi ablam. Andre kaşlarını kaldırırken birden Fransızca konuştu. Ablam sertçe geçirdi omzuna. Andre sırıttı.

ŞİTANA (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now