26.BÖLÜM

552 32 5
                                    

"Ben mi geri zekalıyım yoksa sen mi uzaylısın?" dedi Asya inleyerek başını masaya yaslarken. Güldüm.

"Daha var finale." dedim.

"Sadece bir hafta!" dedi. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Tek yapamadığı dersten kalmak istemiyordu ve o yüzden kendini korkunç bir strese sokuyordu.

"Seneye verirsin en kötü ihtimalle..."

"Sen annemle tanıştın mı hiç? Ağzıma sıçar!" dedi Asya.

"Nabersiniz?" derken önce sigara paketi ve çakmağını bıraktı masaya Atalay. Sonra da yanıma oturdu. Sonra da "Sana ne oldu lan?" dedi Asya'ya.

"Moleküler genetik belası." dedim. Atalay sırıtırken Asya bir daha inledi oflayarak.

"En azından seni çalıştıran bir tık zeki arkadaşın var." dedi Atalay.

"Bir tık mı?" dedim. Omuz silkti.

"Süper zeka olmadığın konusunda hemfikir değil miydik?"

"Hayır?" dedim. Sırıttı. O arada telefonum çalınca ekrana baktım. Baran'dı arayan.

"Efendim?" dedim açtığım an.

"Yavrum? Naber?" dedi direkt.

"İyi. Asya'ya moleküler genetik çalıştırıyorum."

"Meşgulsen kapatabilirim?"

"Hayır. Asya varoluşsal bir kriz geçiriyor. Epey müsaidim." dedim. Güldü. Asya'dan bir oflama yükselirken Atalay ayağa kalktı.

"Gel sana bir kahve alalım bir sigara iç kendine gel." derken zorla da Asya'yı kaldırdı. İkisi giderken "Sen neden aradın?" dedim.

"Hani bana geçen bir şeyler dedin ya..." dedi. Kaşlarımı kaldırdım.

"Hangisi?" derken gerçekten şaşkındım çünkü eğer dün geceyse ona sarının nasıl neşe veren bir renk olduğunu ve aynı zamanda s harfinin acıktırıcı etkisi olduğu konusunda upuzun bir açıklama yapmıştım.

"Akademi." dediğinde her şey açığa kavuştu Allah'tan.

"Aa evet. Noldu ki?"

"Bunu kafama iyice soktun o gün biliyor musun?"

"Bu...Kötü bir şey mi?" dedim kaşlarımı kaldırırken.

"Hayır. Belki de. Bilmiyorum."

"Baran?"

"Bebeğim."

"Sana seslenmedim salak. Noluyor sen de bir kriz eşiğinde gibisin? Ne krizi bu? Karekök mü EBOB EKOK mu?" dedim alayla.

"Bence daha çok geometrik...Dikdörtgenler prizması gibi. İçinde bir sürü küçük dikdörtgenler prizması daha bulunduruyor."

"Neyden bahsediyorsun inan anlamıyorum?"

Derin bir nefes aldı. Verdi. Sonra da "Çok mu meşgulsün Asya ile ya?" dedi.

"Hayır yani...Bir sorun mu var?"

"Bir binanın önündeyim. Bütçemin epey altında ama eski bir yer. Yeri güzel. Ama bina hakkında tereddütlerim var...Bir matematik akademisi ya da okulu gibi bir şeye dönüştürülebilir mi emin değilim." dedi sonunda. Yerimde oturuşum dikleşti.

"Gerçekten mi?"

"Aynen."

"Vay be. Bu kadar hızlı işe girişmeni beklemiyordum."

"İki hafta oldu sevgilim." dedi.

"İki haftada iş kurmaya karar veremezsin."

"Bir amaç ver ve izle beni." dedi. Güldüm. O da güldü. Tereddütlüydü.

ŞİTANA (TAMAMLANDI)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora