34-New but old thing

558 62 69
                                    

220723
can't stop -Seungmin, I.N

9 Eylül
Boynunda hissettiği şeyle gözlerini açtı. Oğlan kafasını onun boyun girintisine gömmüştü, kolları da kızı sımsıkı sarmalamıştı. Jae'nin bir eli oğlanın ensesinde, diğer eli ise sırtındaydı. Ensesindeki saçlarla oynadı biraz. Dün onun ne kadar kötü hissettiğini düşündükçe sinirleri bozuluyordu. Annesinin gelir gelmez Jae'ye bulaşması çok kırıcıydı. Daha oğluna merhaba demeden nutuk çekmeye başlamıştı.

Minho'nun boynunu öpmesiyle onun da uyandığını anlamıştı. "Daha iyi misin?." diye sordu kız. Minho onun boynuna ardı ardına bir kaç öpücük bıraktı, "Her saniye sana daha çok aşık olmamı durdurmuyorum." dedi boğuk çıkan sesiyle.

Jae gülümsedi, "Seni çok seviyorum." dedi. Oğlan kafasını kaldırıp kızın yüzünü inceledi. Jae doğrudan tavana bakıyordu, Minho'yu hak edecek ne yaptığını bilmiyordu. Bu kadar sevgiyi ve aşkı kendisi değil, Minho hak ediyordu. "Seni gerçekten çok seviyorum, eğer ki bazen seni sevmediğimi hissediyorsan-"

Minho'nun dudakları kızı susturmuştu. Çok geçmeden geri çekildi Minho, "Asla öyle hissetmedim, hissetmeyeceğim. Hep yanımda olduğun için çok teşekkürler." dedi. Jae gülümsedi, rahatlamıştı. Minho onun yanağından öpüp doğruldu. Rastgele ve ani öpücükler Minho'nun sevgi diliydi. Jae seviyordu bunu. Sanki ailesinin onu sevemediği, öpemediği kadar; Minho ona bunları veriyormuş gibi geliyordu.

Annesini boşvermek istiyordu, Minho. Babası bile daha çok yanında olmuştu, zorunda değilken. Evet, sadece hiçbir şey olmamış gibi davranacaktı. Jae'ye ve okuluna odaklanacaktı.

Jae yavaşça yataktan kalktı, "Hadi sen de kalk, derse yetişeceğiz." dedi dolaptan kendine kıyafet seçerken. Kıyafetleri alıp banyoya gitti. Minho da kalkıp kendine bir şeyler seçip onları giydi. Minho odadan çıktığında Jae de banyodan çıkmıştı. Birlikte mutfağa girip hızlıca bir şeyler hazırlayıp yediler.

Sınıfa girip boş bir yere oturdular. Proje için dörder kişilik grup olmaları gerekiyordu ama onların bir kişiye ihtiyaçları vardı.

Jae ve Minho aralarında konuşurken Seonghwa ve biri önlerindeki iki sandalyeye oturdular. "Hey, hey! Dördüncü kişiyi buldum." dedi Seonghwa. İkili onlara döndü, gördükleri kişiyle birbirlerine bir bakış attılar. "Kang Mihi." diye ekledi Seonghwa. Bu kız bulmuştu yani bir yolunu. İlla bulaşacaktı. Minho ve Jae'nin kabul etmekten başka çareleri yoktu ki. Yoksa projeyi tamamlayamayacaklardı.

Kız pişmiş kelle gibi sırıtırken, Jae onun gözünün içine bakarak "Sorun değil. Ne zaman yaparız?" dedi. Kız bunu beklemiyordu, onun sinirlenmesini istemişti.

"Perşembe günü buluşalım o zaman." dedi Seonghwa gülümseyerek. Sonra Kang'a döndü, "Sana da uyuyorsa." diye ekledi. Kız gülümseyerek onayladı. İnkar etmek aptallık olurdu kız tanrıça gibiydi. Jae'den çok daha güzeldi, Jae'nin düşüncesine göre öyleydi.

"Bu saçlar yakışmış." dedi kız gözlerini Minho'nun üzerinde gezdirirken. Jae, Minho'nun elini tuttu. "Değil mi? Beraber yaptırdık." dedi. Kızın gülümsemesi sinirle karıştı, "Evet, senin de çok güzel olmuş." dedi. Minho yalandan öksürüp gözleriyle hocayı işaret etti, "Hoca geldi, dönün önünüze." dedi. Gerici bir ortamdı.

Jae adımlarını hızlandırdı, Minho'yu peşinde sürüklüyordu resmen. "Bebeğim yavaş biraz." dedi Minho. Jae kafasını çevirip arkayı kontrol etti, orada olmadığını görünce durdu. "Şu takığın peşimizden geliyordu." dedi sitem edercesine. Sinir olmuştu, sevgilisi olan birine yürümeyi geçti; takip ediyordu bir de. Bir hemcinsine nefret beslemek istemezdi ama bu kadarı da olmazdı yani.

Voices |Lee Minho|Where stories live. Discover now