1: Trouvaille

93 11 32
                                    

Sinirle yakalarından tuttuğumda birşey söyleyemeyerek onu duvara doğru fırlattım. Kapıyı açarak çarparak kapattım ve beni bekleyen arabanın açık kapısından içeri girdim.

Nereye gittiğimizi soran adama da az daha patlayacakken kendimi tutarak gideceğimiz yeri zorlukla hatırlayarak söyledim. Nereye gideceğimizi biliyor olmasına rağmen sanki Brady ile konuşmamış gibi sormasına sinirlenmiştim. En sinirlendiğim ise kendimi istediğim işte kanıtlamak için bana iş olarak yemek yapmayı teklif etmeleriydi. Şımarık falan değildim, benim olanı istiyordum ve bana öyle inanmıyorlardı ki, bir işe yaradığımı görmek için bir başkasının evinde yemek yapmak için iş görüşmesine gidiyordum.
Herhangi bir işten sıkılıp ertesi gün herşeyi mahvedeceğimi düşünüyorlardı. Bu konuda bana asla inanmadıkları için bu saçma şeyi önüme koymuşlardı. Bir ay sıkılmadan çalışırsam, sonunda istediğim ve benim olan yerde olacaktım.

Büyük korunun içine gireli kaç dakika olmuştu bilmiyordum ama hala iki tarafımız orman kaplı yolda ilerlemeye devam ediyorduk. Birkaç dakika sonunda büyük villa karşımıza çıktığında içerideki adamın ne kadar zevksiz olduğunu düşündüm. Korunun içi öylesine renkli ve öylesine zevkliydi ki, bunun içine diktiği modern villa tüm bu görüntüyü bozmuştu.

Arabadan inerek şoföre beni beklememesini söylediysem de bekleyeceğini söyleyerek beni sinirlendirdi.

Kapının önünde durduğumda ilk çalışta evin büyük olduğunu ve bu yüzden açmadıklarını düşünerek haddinden fazla beklediysem de ikinci çalışta da açılmaması, sinirle kapıya attığım bir tekmeye sebebiyet verirken kapının açılması ile şaşkınca karşımdaki adama baktım.

Daha önce hiç şahit olmadığım tondaki mavileri siyah göz bebeğine sarılırken yanık teni güneşte adeta parlıyor gibiydi.

"Hep böyle yavaş mısın? Seni bu evde hala nasıl çalışan olarak tutuyorlar?"

"Hızımı sonra tartışırız, girmez misin?" Kapıyı girmem için daha çok açtı ve geniş evde benimle birlikte salona doğru ilerledi ve karşımdaki koltuğa oturdu.

Buraya iş görüşmesi için gelmiştim ve şimdi karşımda çalışanın teki oturuyordu. Bana bakarken sırıtması ile kaşlarımı çattım. "Hep böyle gıcık mısın?"

"Hayır. Hep böyle güzel misin?"

Aniden duraksadığımda gevşeyecek gibi olan kaşlarımı durdurarak daha çattım.
Tek istediğim kabul edilmemek ve buradan siktir olup gitmekti. Kaba olduğumun farkındaydım. Günün sinirini evdeki bir başka çalışana yüklemek istemiyordum ama sanırım özür dilemek için biraz geçti ve bunu, yüzünde sırıtış ile bana bakmakta olan bu adamın yüzüne söylemek istemiyordum.

"Bay Tomlinson her neredeyse onu istiyorum."

Kafasını salladı ve bir süre daha yüzüme bakmaya devam etti. "Eminim o da tam şu an seni istiyordur." dediğinde, yanımdaki buzlu viskiyi görerek tam şu an ihtiyacım olduğundan kendi içimde biraz içmek istedim. Gerçekten sakinliğimin son demlerini yaşıyordum. Bardağa baktığımı gördüğünde dudakları yavaşça yukarı kıvrıldı.

"Bay Tomlinson çalışanların içmesinden pek hoşlanmaz."

Zaten istemediğim işi artık siktir ederek ayağa kalktığımda yanından geçtiğim tek yaratılmış mavilere bakmadan kapıya doğru ilerlerken, "Harold." demesi ile ona baktım. Kapı eşiğine yaslanmış bana bakıyordu ve elinde lanet olası viski bardağı duruyordu.

"İşi aldın."

🌈✨

Oy tuşuna dokununca yb gelir.

Yılışık Harry ve bottomlinson olucaktı ama Toplinson'dan vazgeçemedim. Ayrıca sadece evde çalışan olayı olmayacak. (Şirket fln bisiler) Biraz ileride göreceğiz.

VE BÖLÜM ANLAMLARINA BAKMANIZI ÖNERIRIM. Ya da sonra ben yazarım bilmiyorum.

Always Lou | LarryDonde viven las historias. Descúbrelo ahora