2

75 11 7
                                    

"Anlamıyorsun, Harry. Seni o şirketin başına koysak ertesi gün sahip olduğun herşeye veda etmek zorunda kalırsın sen."

Benim çalışma hayatına sadece bir gün dayabileceğimi düşünmeleri ile daha da sinirlenerek yüzüne karşı bağırmaya başladım.

"O zaman sesini kes ve bana bunun için birşey sun."

Bu defa benim ne yapabileceğimi düşünmeye başlamaları ile sinirlendim. Beceriksizin teki olarak görülüyordum. Pek çok ilgi alanım vardı fakat bunlar onlara uymadıkları için yok sayıyorlardı.

"Güzel yemek yapıyorsun. Bir işe gir ve kendini kanıtla. O koltuğu sana vereceğim."

Yükseklerde gözü olan biri değildim fakat sadece kendimi kanıtlamak için neredeyse gözüm dönmüştü ve bunu bile yapamayacağımı düşünerek bana böylesine bir teklif sunuyorlardı. Bu yapmam için bile gayet yeterliydi.

...

Tomlinson'un evinden kaçalı iki gün olmuşken oraya bir daha adımımı bile atamazdım. Utançtan nasıl kaçacağımı şaşırmış, bir de üstüne çıkarken neredeyse kafamı vurmuştum. Gerisi ise yok gibi bir şeydi. Kendimi utançtan kendi ellerimle boğmak istemiştim. Ve lanet olsun ki bana Harold deyişi zihnimde hala tekrarlanıyordu.

O gidişimden beri hiç aramamıştı. Yani tamam, belki bir patronun evinden kaçan bir çalışanını araması saçma olabilirdi -ve bu çalışan onunla arsızca konuşuyorsa- aramasını bekleyemezdiniz de zaten ama tek suçluyu kendim görmüyordum. O da bana bu konuda karşılık vermişti ve kendisinin Bay Tomlinson olduğunu saklaması da bunu destekliyordu. Tabii kaçırdığım şey; saklamamış, sadece söylememişti.

Arayıp özür dilemeyi ve işi kabul etmeyeceğimi söylemek çok istesem de utancımdan yüzüne bakabilecek halde olduğumu sanmıyordum. Hem zaten telefonunu da bilmiyordum ve arayamazdım. Tabii bu da bir bahaneydi ve ani bir kararla iş görüşmesi için aradığım numarayı aradım. Açan kadın, "İyi günler, Bay Styles." dediğinde aynı şekilde ona karşılık verdim ve ben olduğumu nereden anladığını düşündüm. Belki o koruda ya da Tomlinson'un yanında çalışmaya meraklı binlerce kişi aramış olabilirdi.

"Ben Bay Tomlinson ile konuşmak istedim ama numarası bende yok."

"Maalesef, Bay Styles. Birisini aldık bile."

Bana verdiği işi bir başkasına vermesi ile sinirlendiğimde buna hakkım olmadığının da gayet farkında olarak yapıyordum bunu ama o işi bana vermişti. Telefonu kapattığımda oraya gitmeye karar vererek benim olan işi almak istesem de olduğum yerde öylece oturmaya devam ettim. Sadece kendimi kanıtlamak için kısa süre bir yerde çalışacak ve sonra ayrılacaktım zaten. Ama sorun da tam olarak buydu ve Brady'nin bana verdiği süre dolmak üzereydi.

Yani kendimi bu yüzden evinin önünde bulmam çok uzun sürmemişti. Kararsızlıkla, kapıyı çalmak için uzattığım elimi geri çektim ve vazgeçerek geri dönmek istedim. Son günümdü ve bunu alamazsam ancak Brady'nin,
'Ben demiştim'leri ile uğraşırdım. Kapıyı tıklamaktan vazgeçerek zili çaldığımda, büyük evde yankılandı ve Tomlinson günler sonra tekrar karşımda duruyordu.

Bu adamın başka çalışanı yok muydu da kapıyı kendisi açıyordu? Sonra da onu da çalışan sanarak haddinden fazla geniş bir şekilde konuşuyorlardı işte.

"Harold." dediğinde, ne yapacağımı bilemeyerek ona baktım ve sonunda sesimi bulduğumda ancak konuşabildim.

"Bu işi bana verdiğini söyledin ve şimdi bir başkasını almışsın. Yasal olarak, bana işi verdikten sonra en geç bir hafta bekleme sürem var benim!"

Always Lou | LarryWhere stories live. Discover now