❄¹

177 25 140
                                    


Herkes ocağın başında toplanmış hem ısınıp hem akşam yemeği yerken Rin, başkentten takas usulüyle getirttiği erzakların kişi sayısına yetip yetmeyeceğini kontrol ediyordu. Başkentten gelen elçinin söylediğine göre erzak yetecek ölçüdeydi lakin Rin'in öğrendiği ilk şey başkenttekilerin sözüne güven olmayacağıydı. O sebeple bir ön kontrol şarttı.

Şartlar sağlanmazsa ne yapacağından emin olmak için özellikle.

Hesap yaptığı sayfadaki sayılar bir süre sonra birbirine girmeye başladığında kağıdı bir köşeye bıraktı, işaret ve orta parmaklarıyla alnını ovuşturdu. 'Sanırım bir şeyler yemem gerekiyor.' diye düşündü. İblis avından sonra dinlenmeyip bu işlerle uğraştığı için tek lokma yemek yemeye fırsatı olmamıştı.

Rin alnını ovuşturmaya devam ederken kapı tıklatıldı. "Gel." dedi sakin bir sesle. Kimin geldiğini az çok tahmin ediyordu zaten. Kapı açıldığında da karşılaştığı buz mavisi saçlarla tahmininin doğruluğundan emin oldu.

"Ekselansları işinize karışmak istemem ama saatlerdir buradasınız. Bünyenizi bugün daha fazla zorlamamalısınız."

Rin, bünyesinin daha fazlasını kaldırabileceği konusunda itiraz etmek istese de cam göbeği gözlerdeki endişeli ifade onu durdurdu. Kendi sağlığı, kendi bedeni konusunda pervasızdı.

Hiori ise panikti, özenliydi. Her daim Rin'in beslenme düzenini takip edecek kadar, geceleri uyuyabilmesi için kendi uykusundan feragat edip çay demleyecek kadar, Rin üstü başı kan içinde kaldığında iğrenmeyip temizleyecek kadar özenliydi.

Annesi dışında kimsenin olmadığı kadar.

Kendisi için bu kadar özenli birisini daha fazla endişelendirmeyi istemediğinden Hiori ondan ne rica ederse yapıyordu. Şu anda da iç geçirmenin ardından işini gücünü bırakıp Hiori'yle beraber hala yemeğin piştiği ve koyu sohbetin döndüğü ocağın başına gitmesi de buna dahildi.

Rin, Hiori'nin de yardımıyla dengesini sağlayıp yere çömeldiğinde askerler sus pus oldular. Rin hepsine üstünkörü baktığında onların başkentten yeni gönderilen -daha doğrusu ağır vergi yüklerinin altında kalan kırsal kesimdeki ailelerden koparılmış- gruptan olduklarını anladı.

Başkentte kendisi hakkında yayılan şehir efsanelerinden az çok haberi vardı o sebeple yeni gelen insanların ondan çekinme nedenlerini anlıyordu. Çömlekten kendisine bir kase çorba koyduktan sonra kaseyi önüne koydu, kendisine çekingen bir şekilde bakan gruba döndü.

"Heyecanlı bir sohbeti bölmek istemem. Her ne konuşuyorsanız devam edebilirsiniz."

Toy delikanlılar, prense şaşkınlıkla bakmalarınından ardından birbiriyle fısıldaştı. Rin, birilerinin fısıltılarını dinlemeye meraklı olmadığından yemeğini yemeye koyuldu. Hiori ise kulağına gelen cümlelerle gülmemek için kendisini epey bir kasmak zorunda kaldı. Gülüp yeni arkadaşlarını rencide ediyormuş gibi görünmek istemedi.

Delikanlılardan birisi arkadaşlarının ısrarlı dürtüklemelerine rağmen konuşmaya cesaret edebildi. Hafifçe öksürüp Rin'in ve Hiori'nin dikkatini çekti.

"Ekselansları hakkınızda çok fazla hikaye duyduk. Henüz on beş yaşındayken koca bir dağ sığırı sürüsünü avlamışsınız, on yedi yaşındayken sınırları kıta için büyük bir tehdit olan ölüyiyenlerden korumuşsunuz. "

Hiori, su yeşili gözlerini uzun perçemleriyle kapatan delikanlının anlattıklarıyla nostaljik hissetmeden edemedi. Rin'in kaleye ilk ayak basışı, birlikte sırt sırta çarpıştıkları ilk savaş... Sessizce yemeğini yiyen Rin'e baktığında prensin bakışlarında da o nostaljiyi gördü.

mavi krizanteme külden mektuplar| rinsagiWhere stories live. Discover now