35. Bölüm (Değişim)

5.8K 249 109
                                    

BENGISUEr canım benim bu bölümü sana ithaf ediyorum. :)

Merhabalaaarr! :D Uzun bir ara oldu ha? :D Açıkçası koyduğum sınırın bu kadar geç geçilmesi beni azıcık şaşırttı :D Neyse, sonuçta geçildi ya, gerisi mühim değil :) Çok konuştum ben :P Hadi keyifli okumalar hepinize...

Sabah gözlerimi açtığımda, tuhaf bir pozisyondaydım. Başım, Kerim'in dizlerinin üstünde ve bedenim ise koltukta iki büklüm uzanmış vaziyetteydi. Ne olduğunu ve nerede olduğumu anlamak için hiç kımıldamadan aynı şekilde kaldım ve gözlerimi ellerimle ovuşturdum. Gözlerimle etrafıma baktığımda bir arabanın içinde olduğumuzu anladım. Yavaşça yerimden doğruluğumda Kerim'in hala uyuduğunu fark ettim. Ama bulunduğu pozisyonda pek de rahat edebileceğini zannetmedim. Kafasını, geriye doğru koltuğun başına yaslamış ve oturur bir vaziyette uyumuştu. Üzerimdeki örtüyü Kerim'in üzerine örtüp kapıyı açmaya çalıştım. Kilitliydi. Bir kaç kere daha denedim ama başarısız oldum.

"Kapının kilitli olduğunu anladığın halde, açmaya yönelik gayretine hayran kaldım doğrusu" dedi Kerim. Kapının kulpundan elimi çekip Kerim'e döndüm. Çıkardığım tıkırtılardan dolayı o da çoktan uyanmıştı.

"Kapıyı açar mısınız?" dedim bıkkın bir sesle. Kerim tam hareket etmişti ki acıyla yüzü buruştu. Eliyle ensesini tuttu.

"Ne oldu?!" diye sordum.

"Aahh! Boynum tutulmuş!" dedi ensesini ovalarken.

"Geçmiş olsun da niye burdayız? Yani eve gideceğimizi zannediyordum" dedim.

"Gece uykucunun biri üstüme yatmasaydı şimdi bu halde olmazdık" dedi hafifçe tebessüm ederek. Ben mi üzerine yatmışım?! Yok daha neler?!

"Ben mi?!" diye sordum şaşkınlık içinde.

"Aynen öyle. Amma da ağırmışsın be! Ayrıca uykunda bayağı derinmiş. Dibinde top patlasa yine de uyanmazdın. Ha bi de horlamanda cabası" dedi gülerek. Bu ne diyordu ya?! Ben bu zamana kadar hiç horlamadım ki!

"Ben horlamam. Hem ayrıca bu kadar şikayet edeceğinize beni uyandırabilirdiniz" dedim. Kerim ne diyeceğini bilemediği için hemen konuyu değiştirdi.

"Neyse, ben şu kilit işini halledeyim" dedi pantolonun ceplerini karıştırırken. Ama sanırım aradığını bulamadı.

"Telefonum yok" dedi en sonunda da.

"Anahtarı bulmanız gerekmiyor mu? Telefonu değil" dedim fazla yakın olduğumuz için biraz uzaklaşmaya çalışırken.

"Anahtar Saffet'te. Onu arayıp kapıyı açmasını isteyecektim. Ama telefonumu bulamıyorum. Sanırım düşürmüşüm" dedi sıkıntı içinde.

Ah! Bir de bu eksikti! Arabada mahsur kaldık iyi mi?!

"Ne yapacağız peki?" diye sordum endişeyle.

"Bilmiyorum ama galiba Saffet akıl edip gelene kadar burda kaldık" dedi yine boynunu ovarken.

Bakışlarımı flim kaplı cama çevirice camların üstten birer karış açık olduklarını fark ettim. Ve aklıma gelen fikirler cama iyice yaklaştım.

"Merhabaaa! Orda kimse var mıııı?! Lütfen yardım ediiiinn! Heeeeyyy!" diye bağırmaya başladım camın açık kısmına doğru. Ama yok! Hiç bir cevap alamadım.

"Boşuna bağırma" dedi Kerim. Tekrar ona döndüğümde hala boynunu ovuyordu. Ciddi anlamda canı acıyor olmalıydı. Yani sabaha kadar son derece rahatsız edici bir pozisyonda kalınca doğal olarak boynu ve bütün kemikleri ağrıyor olmalıydı.

BEDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin