Hayatta durduran taraf değil durdurulan taraf bendim sürekli durduruldum. Hayatımda kararlar almak için, düşüncelerimi dile getirmek için, sevmek için, kararlar almak için her şey için durdurulan taraf hep bendim. Durdurulmaktan nefret eden bir insandım ben. Beni durduran ne varsa içimde onlara karşı bir kin vardı hep onlardan uzak durmayı tercih ederdim. Yine durdurulmuştum fakat bu sefer farklıydı bu sefer beni Yekta Işık durdurmuştu , zarar görmemem için durdurmuştu ama çok geçti.
Son sürat hızla gelen arabaya ilk önce bedenim daha sonra başım çarpmıştı. En sonunda koca bir boşluk, koca bir karanlık. Son duyduğum korna sesleri ve Yekta Işık'ın bana seslenmesi duydum.
Araftaydım.
Ne tarafta gitsem vazgeçip duruyordum. Yine duruyordum peki beni kim durduruyordu?
Araf' ın ortasında kalmış bir kızdım ne sıcak ne soğuk ölümümü hissediyordum, ölecek miydim?
Ufaktan ufaktan sesler duyuyordum. Ölümün, ölümümün sesi miydi bu insan ölürken de ses duyar mıydı?
Belki de ölmemiştim. Sesler netleşmeye başladı gözlerimi büyük bir güçle açmak istiyordum ama sanki göz kapaklarımda onlarca yük varmış gibi hissediyordum. Bir süre bu şekilde denedim olmuyordu en sonunda yenik düşerek kendimi uykunun kollarına bıraktım. Yeniden uyandığımda bulanık görsem de sonradan açılmış net görmeye başlamıştım. Etrafıma baktığımda bir hastane odasında olduğumu gördüm.Yanımda refakatçi yoktu, yanılmışım.
Sağ tarafımdaki koltukta oturur pozisyonda uyuyan bir Yekta Işık vardı. Bir dakika Yekta Işık benim refakatçim olmuştu benim için hastanede kalmıştı gerçek miydi bu?
Bana en son ne olmuştu, bana en son araba çarpmıştı ve o da benim yanımdaydı evet bu bir rüya değil gerçekten Yekta Işık benim refakatçimdi. Peki ya babam, babam neredeydi onun haberi var mıydı bu durumdan. Düşüncelerimi kapı tıklatma sesiyle irkilerek dağıttım fakat kapıyı tıklatan kişiye cevap vermemiştim. Kapı açıldı ve içeriye güler yüzlü bir hemşire girdi hemşirenin samimiyetini görünce bende gülümsedim. Bir süre sessiz kaldık ardından bana nasıl olduğumu sordu bende halsiz olduğumu elimi kaldıracak gücüm olmadığını söylediğimde bu durumun normal olduğunu söyledi. Serumumu değiştirirken bende aynı zamanda Yekta Işığı izliyordum. Saçları dağılmıştı, derin nefesler alıp veriyordu, dudakları düz bir çizgi halindeydi, masumdu çok masumdu.
Hemşire gülümseyerek konuşmaya başladı " Erkek arkadaşınız gece boyunca hiç uyumadı kahve almak dışında yanınızdan hiç ayrılmadı ve hatta şunu da söylemeden geçemeyeceğim sırf uyumamak için onlarca kahve içti çok tatlısınız gerçekten." dediğinde şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilememiş bir süre sessiz kalmıştım ardından " Aslında o benim erkek arkadaşım," cümlem yarıda kesilmişti çünkü tam yanı başımdan yüksek sesle " Günaaydııınn ." sesi yükselmişti. Başımı onun olduğu tarafa doğru çevirdiğimde elleriyle gözlerini ovalıyordu ama bu hali çok tatlıydı, fazla tatlı.
Düşüncelerimin saçmalığını fark edip kendime gelmeye çalıştım. Onun aksine net bir sesle biz de günaydın dedik. Hemşire işini bitirip odadan çıktığında konuşmaya başladım.
" Gece boyunca beni mi bekledin?" soruyu nedense çekinerek sormuştum ve o da net bir şekilde cevap verdi " Yok ya seni öyle görünce vicdanım sızladı o yüzden yani yoksa gelmezdim." diyerek alaycı gülüşünü ekleyince ağzımdan bir küfür mırıldandım duymuş olacaktı ki " Anlamadım?" dedi ve bende ters bir sesle " Neyi anlamadın?" dediğimde birbirimize hızlı hızlı cevaplar vermeye başlamıştık.
" Bir şey mi dedin sanki." dedi ardından ekledim " Yok ne diyeceğim sana ya." dediğimde alayla " Bilmem acaba ne diyebilirsin?" dedi bu sefer ben alayla karşılık vererek " Sana bir şey diyecek olan en son insan bile değilim." dedim ve konuşmayı sonlandırdım fakat o hâlâ gülüyordu.
"Yekta Işık." dedim en ciddi sesimle fakat o buna da bir kahkaha atarak gülmüştü dayanamayıp biraz daha ciddileştim" Gülme." dediğimde devam ediyordu "Ya neye gülüyorsun şizofren misin kendi kendine gülüyorsun yeter artık." diyerek başımı cam tarafına doğru çevirdim. Gülmesini bitirip konuşmaya başladı " Hiç doğal değilsin şu haline bak her yerin bozuk." dediğinde hızla ona doğru döndüm bana iğrenir gibi bakıyordu ve sinirlenip en sakin halimle konuştum" Bozuk mu sensin bozuk." dediğimde başını sallayıp " Yani bozuk derken yapaysın demek istedim." dediğinde hafifçe gülmüştüm " Nerem yapay söyle." dediğimde hemen saymaya başladı" Başta burnun, dudakların, saçların hele tam yapay kumral sarı karışımı renk mi olurmuş yapaysın işte kabul et." dediğinde kaşlarımı kaldırıp " Şaka mısın?" dedim ve başını salladı.
" Saçlarım doğal burnumda ayrıca dudaklarımda." deyip başımı çevirdim " Emin misin." dedi ve gerçekten derin bir nefes alarak sabır diledim. Söylenerek hızla ayağa kalktım fakat belimde bir ağrıyla tekrar olduğum yerde kaldım. İnsan nasıl olduğuna bakmaz mıydı ya en son kendime bakmayı akıl ettiğimde dikkatimi diz kapağımdaki sargı bezi çekmişti ayrıca sol bileğimde aynı şekildeydi, elimi yüzüme götürdüğümde kaşımın üstünde büyük bir bant olduğunu hissettim. Yektaya dönüp yüzümü buruşturarak baktım o ise aynı şekilde karşılık verdi ve ekledi" Ne var kızım neye bakıyorsun öyle." deyip gülmeye başladı bu sefer tahammülümün kalmadığını biliyordum.
"Yekta Işık." dedim oldukça ciddi bir sesle o da ciddi bir sesle " Hayat Ateş." dedi. Yektaya dik dik bakıyordum aslında ona farklı bir soru soracaktım ama şuan zamanı olmadığını fark edip aklımdan sildim ve alakasız bir soru sordum" Saat kaç?" tekrar gülmeye başladı komik olan veya olmayan her şeye gülmek zorunda mıydı bu. Bakışlarımı biraz yumuşatarak " Komik olan ne ve ayrıca soruma cevap ver." dedim bu sefer gülmeden cevap vermedi" Komik olan şey tam karşındaki saati görmemen ayrıca saate baksana ben neden söylüyorum." dediğinde gerçekten karşımda bir saat olduğunu gördüm ve saat öğleyi geçiyordu, hafifçe gülümseyip " Miyop var bende nerden göreyim." dedim tabii buna mantıklı bir cevabı vardı" Gözlük denen şey neden var Hayat." demişti ben ise cevap vermeden omzumu silktim.
Hiç beklemediğimiz bir anda kapı çalındı hemen ardından ise kapıyı açıp hızla üzerime gelen biri vardı bu babamdı. Bana sarılacağı sırada ellerimi kaldırıp onu durdurdum, sağ bileğim ani hareketten dolayı sızlamaya başlamıştı fakat belli etmemeye çalışmıştım. Yekta bunu anlamıştı ve ne yapmaya çalıştığımı da. Babamın dudaklarından ismim döküldü.
"Hayat." dediğinde büyük bir hayal kırıklığıyla ona baktım ve kelimelerin üzerine basarak konuştum "Sakın bak sakın diyorum bana dokunayım deme." dedim fakat bu sefer hayal kırıklığıyla bakma sırası ondaydı. Ağzını açıp konuşacağı sırada ben konuştum " Hepsi, bu gördüklerinin hepsi senin yüzünden oldu." cümlem bittiğinde kelimelerin yerini gözyaşlarım aldı.
YOU ARE READING
Geçmişin Bıraktığı Derin İzler
General FictionHakan Ateş'in yıllar önce bir cinayet işlemesi kızının ve kendisinin hayatında birçok şeyi değiştirir. Aslında kendisi de ne yaptığının farkında değildir fakat yıllar sonra fark etse bile her şey çok geçtir.