11.Bölüm: Değersizlik

27 3 6
                                    

İnsan, insanı insan olduğu için mi sevmiştir yoksa çıkarları için mi? 

Ben insan olduğu için, bana verdiği değeri, sevgiyi, ilgisini gördüğüm insanları çok sevmiştim. Ama ben ise hiç değer görmemiş bir kızdım yani çevremde ne kadar değer verdiğini söyleyenler olsa da. 

Bir tabak kırsam babam tabağın daha değerli olduğunu ima ederdi. Söylemezdi, ama ben o küçük yaşımda bile onun ne demek istediğini anlardım. Bana zarar geldiğinde hep beni suçlardı. Hiçbir zaman 'sen iyi misin?' demezdi. Hiçbir zaman bana değer verip önemsemezdi. 'Dikkatli olsaydın bunlar olmazdı.' derdi fakat keşke bir gün gelip de ' iyi misin bir yerine bir şey oldu mu?Senden daha değerli değil.' diye sorsaydı.

En çok da canımı bunlar yakardı işte. Oysaki bana hep ' sen çok değerlisin benim için, benim senden başka kimsem yok.' derdi. Kimi kandırıyordu acaba?

Büyük bir sızlanmayla uyandığımda ilk başta nerede olduğumu kavramaya çalıştım. Ensemde o kadar çok acı hissediyordum ki sanırım şişmişti. Yattığım yerden yavaşça doğrularak oturur pozisyona geldim. Her yerim tutulmuştu ve akşam olmuştu saate bakmak için telefonuma baktığımda bir sürü arama ve mesaj vardı. Onları es geçip etrafıma baktığımda mezarlıktaydım.

En son neler olmuştu? Ben neden bayılmıştım? Kaç saattir buradaydım?

Anlaşılan saatlerdir buradaydım ve beni kimse görmemiş miydi? Bu imkansız gibi bir şeydi illa ki birisi görmüştür. Galiba yani.

Yerimden kalkmaya çalışırken ayakta durmakta zorluk çekiyordum, ayağa kalktığım gibi tekrar olduğum yere oturuyordum. Annemin mezarından destek alıp tekrar kalkmayı denedim. Bacaklarım o kadar uyuşmuştu ki bir on dakika falan kendime gelememiştim. Telefonum nerede diye bakarken bir türlü bulamıyordum.

"Kız uyandı." dedi biri. İçimde anlık bir korku hissi oluştu. Gözlerim her yere dikkatlice bakarken sonunda uzaktan bir arabanın farı bulunduğum yeri aydınlattı ve o sayede telefonumu da bulmuş oldum. Ayağa kalkarken telefonumu tekrar yere düşürmüştüm ve şu an toz, kir ve toprak içindeydi.

Telefonumu elimle temizlemek isterken daha kötü yapmıştım. Bayılmadan önce topraktaki açelyayı sulamıştım ve o daha kurumadan orada bayılmıştım, her yerim baştan aşağı çamurdu. 

Çıkışa doğru yürümeye başladım. Her yerim ıslaktı, yollar da ıslak olduğuna göre sanırım yağmur da yağmıştı. Bunun üzerine hasta olacağıma kalıbımı basardım.

Taksiye binip giderken görevlilerin hâlâ bana garip garip bakış attıklarını da gözden kaçırmamıştım. Otele geldiğimde hızlıca bir duş alıp kendimi güzel bir uykunun kollarına bırakmıştım.

Yeni bir güne uyanma şeklim tam bir faciaydı. Telefonumun çalmasıyla uyanmıştım. Telefonu sessize alıp tekrar uyumaya çalıştım ama merakımdan söylenerek kim olduğuna bakmak istedim. Arayanın kim olduğuna bile bakmadan telefonu açtım.

"Ne var be sabah sabah arıyorsunuz uyuyoruz şurada bende insanım dimi az insaf ya" deyip arka arkaya bir şeyler daha söyleyip telefonu kapattım. Başımı yastıkla buluşturup uyumaya devam etmeye çalıştım. Aradan on dakika geçtikten sonra yine aranmıştım.

"Ooof yeter be daha gün bile aymamış beni arıyorsunuz, bir insan on dakika da bir aranır mı ya." Yattığım yerde dönerek karşı taraftan cevap bekledim. " Saat dört ve on dakikada bir aramıyorum aradan yaklaşık iki buçuk saat geçti." dediğinde hemen yattığım yerden doğruldum. Telefonu kulağımdan çekip saate baktım gerçekten de saat dörttü. Bunun yanı sıra sesin sahibinden dolayı daha çok şaşırdım arayan kişi ne babam ne Zehra ablaydı bu Yavuzdu.

Geçmişin Bıraktığı Derin İzlerWhere stories live. Discover now