11

109 9 3
                                    

"Jimin, hadi bebeğim kahvaltı hazır."

O günün üzerinden tam dört gün geçmişti. Jimin'in şirketteki işi, Jungkook ile yaptıkları işten sonra çok azalmıştı, fazla el üstünde tutuluyordu. O da bunu fırsat bilerek biricik annesi ile buluşmak için Busan'a dönmüştü.

Geçen günlerde hazırlığını yapmış, üç günlük bir tatil için annesinin yanına gelmişti. Şu anki mutluluğu tarif edilemezdi, annesi onun huzurlu yeriydi. Küçüklüğünden beri Jimin'i her konuda destekleyen tek kişiydi.

Jimin'in gay olduğunu öğrendiğinde verdiği tepki, Jimin için hala çok komikti. Annesinin sözleri dün gibi aklındaydı.

'Ah Jimin, ben babaanne olamayacak mıyım. Ah bayılacağım. Bana bak evlat, eğer ileride çok yakışıklı bir erkekle evelenirsen, kesinlikle bir çocuk evlat edineceksiniz, vasiyetim budur oğlum. Döverim yoksa' komikti işte. Jimin'in saçını okşarken bile acımasından korkan annesi, onu dövmek ile tehdit ediyordu.

Tabii ki bu kısım işin şakasıydı. Annesi Jimin'in kendini iyi hissetmesi için onunla şakalaşıyordu.

'Bak güzel oğlum, işler senin için her zaman çok zor olacak. Belki yönelimin yüzünden vasıfsız insanlar tarafından alay edileceksin, belki hep seninle oynamak isteyecekler. Kimseye aldırma benim güzel oğlum, bu hayat senin hayatın. Kimse seni cinsel yönelimin yüzünden suçlayamaz ve seni bu şekilde kabul etmek zorundalar. Bir erkeğin bir kadına his beslemesi gayet normal değil mi? İşte bu da tamamen aynı şey bebeğim, bir erkeğin başka bir erkeğe ilgi duyması çok normal. Çünkü bu aşk birtanem, kimi ne zaman seveceğine sen karar veremiyorsun maalesef. Sadece çok dikkatli ol oğlum, kendini korumaya al, hoşlandığını düşündüğün ilk kişi için hemen yelkenlerini suya indirme. Seni çok seviyorum güzel oğlum benim.'

Ve bu da ne zaman düşünse Jimin'i ağlayacak noktaya getiren o güzel konuşmasıydı annesinin. Jimin ona çok değer veriyordu, hayatının her anında destekçisiydi biricik annesi.

"Geliyorum anneciğim."

Jimin kahvaltı için annesinin yanına indiğinde, onun tatlı yanağına sulu bir öpücük kondurmuş, hemen masaya oturmuştu.

Annesinin bu güzel yemeklerini de çok özlemişti. Bu geçireceği üç gün onun için ilaç olacaktı, annesi ile mutluydu.

...

"Çok üzgünüm anneciğim, artık dönmem gerekiyor. Biliyorsun üç günlük bir süre için gelmiştim. Artık işimin başına dönmeliyim, ama sen de söz ver ziyarate geleceksin. Hiç gelmiyorsun bak üzülüyorum."

Dudağını bükerek alayla söylediğinde annesi oğlunun dolgun dudaklarını parmakları ile sıkmış, sonrasında yanağına bir öpücük kondurmuştu.

"Gelirim birtanem, sen hiç merak etme. İşin için de umarım her şeyin en güzeli sizi bulur bebeğim. Seni çok seviyorum, kendine dikkat et."

Annesi havaalanında son kez oğluna sarılıp bu sözleri sıralamıştı. Onun kendisi ile bu şekilde konuşma Jimin'in her zaman gözlerini dolduruyordu, annesinden aldığı fazla sevgi yüzünden ağlamak istiyordu. Hayatının en büyük şansı, bu güzel annesiydi.

"Bende seni çok seviyorum anneciğim, kendine dikkat et. Hoşçakal."

"Hoşçakal oğlum."

Son kez birbirlerine bakıp ayrılmışlardı. Jimin uçağa geçtiğinde telefonunu uçak moduna alması gerektiğini biliyordu, fakat bundan nefret ediyordu. Her an önemli ya da önemsiz bir mesaj alabilirdi değil mi? Uçak moduna almayacaktı.

Kısa geçen yolculuk sırasında Jimin'in telefonu sonunda uçak moduna almayışını kullanmış, bir mesaj gelmişti.

Jungkook

unexpected sex and love | jikookWhere stories live. Discover now