misafirler

239 32 23
                                    


[wonyoung's pov]

seoul'dan taşınalı yaklaşık 3 hafta olmuştu. kış mevsiminde olduğumuz için çok sık hasta oluyordum ve yine çok hasta olduğum bir gün okuldan eve zor bela gelmiştim.

hemen elimi yüzümü yıkayarak paçoz kıyafetlerimle yatağıma yattım. annem misafir geleceği için temizlik yapıyordu ve beni de daraltıyordu.

"anne yeter artık çıkar mısın odamdan?"

"bir sürü misafir gelecek wonyoung, çok işim var bir de senle uğraşamam."

oflayarak yorganı kafama kadar çektim ve uyumaya çalıştım.

birinin beni gıdıkladığını hissettiğimde gözlerimi açmak zorunda kaldım. annem ve tanımadığım bi abla başımda dikiliyordu. annem gülerek "park teyzeni tanıdın mı?" derken beni gıdıklayanın park teyze olduğunu anladım. ama tabii ki de tanımıyordum en son çok küçükken görmüştüm.

tanımadığımı söyledim ve gülümsedim. park teyze fazla sevecen bi kadındı ve başımı okşayarak beni rahatsız etmek istemediğini söyleyip
odadan çıktı.

tekrar uyumaya çalışırken ufak misafir çocuğu odama girdi ve hem kapıyı hem ışığı açık bırakarak çıktı.
sinirden deliye dönerken odamın önünden geçen chaemin'e ışığı ve kapıyı kapatması için bağırdım. kız neye uğradığını şaşırarak dediğimi yaptı. o da bizim yazlıktan komşumuzdu. zaten misafirliğe gelenlerin çoğu öyleydi.

en sonunda geri uyuyamayacığımı anladım ve annemin de ısrarı üzerine zar zor yatağımdan kalkıp elimi yüzümü yıkamaya gittim. aynaya baktığımda perişan bi halde görünüyordum. fakat zaten yabancı değiller amaan nolcak diyerek içeri girdim.

tahmin ettiğimden daha kalabalıktı. ve çok fazla çocuk vardı. içimden lanet okuyarak sahte bi tebessümle hepsine "hoşgeldiniz." dedim. gözlüğüm gözümde olmadığı için kimseyi net göremiyordum.

"gözlüğümü takayım da sizi net göreyim." dedim tebessümle ve gözlüğümü taktım. tabi o sırada herkes bana bakıyordu.
içlerinden bir abi bana hangi okula gittiğimi, busan'a alışıp alışamadığımı sorarken bi yandan ona cevap veriyor bi yandan gözlerimi misafirlerin üzerinde gezdiriyordum.

babamın yanındaki tekli koltukta oturan o çocuk dikkatimi çektiğinde daha önce görmediğim biri olduğunu anladım. hoş ve olgun bi çocuğa benziyordu, göz göze geldiğimizde gözlerimi kaçırdım ve daha fazla o kalabalığın içinde duramayacığımı anlayarak mutfağa kaçtım. zaten misafirler de beş dakika geçmeden kalktılar ve gidiyorlardı.

hoşçakalın demek için yine ayağa kalkıp kapıda onları yolcu ettikten sonra tekrar içeri girdim ve anneme
"ooo anne o çocuk kimdi?" dedim.

"park teyzenin oğlu sunghoon, yakışıklı di mi?"

"bilseydim daha erken çıkardım odadan."

"gebermeyesice sana kaç kez dedim kalk diye."

haklıydı ama nerden bileyim ki. her neyse çok da önemsemedim. sonuçta crush listemde bir sürü kişi vardı zaten. sunghoon'u da ekleyeyim bari.

aradan birkaç gün geçti. kuzenim eunchae ile sitenin bahçesinde otururken acaba sunghoon'a istek atsam mı diye düşündüm. aslında utangaç biri olmamama rağmen istek atmaya bile çok utanıyordum.
eunchae'nin de gazına gelerek attım isteği. iki saat sonra baktığımda isteği hâla kabul etmediğini görünce utanarak geri çektim. niye kabul etmediyse sanki salak diye içimden geçirdim.

yine aradan bir kaç gün geçtikten sonra akşam yemeği için köye gitmeye hazırlanmaya başladık. kalabalık bir yemek olacaktı ve sunghoon'un da orada olacağını düşünerek bir tık daha özenli hazırlandım.

gittiğimizde tam da dediğim gibi kalabalıktı. gözlerim kalabalıkta gezinirken sunghoon'un annesi ve kardeşini gördüm fakat o yoktu. üzüldüm tabii biraz ama belki gelir diye umut ediyordum.

eunchae ile girişteki koridorda oturuyorduk ve telefonla oynuyorduk. o sırada kapıdan içeriye sunghoon girdi. (boyuna posuna maşallah) hemen çaktırmadan eunchae'nin koluna dokundum ve sunghoon'u işaret ettim. sunghoon da önümüzden geçerek ellerini yıkamaya lavaboya girmişti.

eunchae kulağıma yaklaşarak "o mu?"
diye sordu. kafamı sallayarak onaylarken sunghoon lavabodan çıkmıştı. kardeşi sunghoon'a koşarak
"abiiii hoşgeldin." dedi ve abisinin boynuna atladı. sunghoon da onu kucağına alarak havaya kaldırdı ve öperek "hoşbulduk abicim" diyip tekrar yere bıraktı ve içeriye girdi.
işte o sırada gözlerim aşkla parlamıştı.

hemen eunchae ile yan odaya geçip crush listemi düzenlemiştik. en altlarda olan sunghoon bir anda ikinci sıraya çıkmıştı. eunchae ile gülüşüp dalga geçmiştik tabii.
ama benim sevgim sunghoon'u gördükçe artıyordu. o günki akşam yemeğinde de yer çok az olduğu için eunchae ile beni sunghoon'un olduğu masaya oturtmaya çalışan yengemi utandığım için reddettim. fakat sunghoon'un sofrada otururken ki yüz ifadesini kısa süreliğine de olsa görmek beni güldürmüştü.

o akşamın ertesinde cesaretimi tekrar toplayarak sunghoon'a istek attım. kabul etmezse de etmesin napalım diye düşündüm. kısa bir süre sonra isteği kabul ettiğini ve onun da bana istek gönderdiğini gördüm. işte buuu diye sevinirken eunchae bana gülüyordu.

işte sonunda sunghoon ile takipleşmeye başlamıştııkk.

platonic | jangkku & chaemuraWhere stories live. Discover now