(6) Altı Haziran

28.8K 1.9K 454
                                    

Duyurulardan haberdar olmak için takip etmeyi unutmayın → nurgullcelik
Bölüme baślamadan önce sol alt köşedeki yıldızı parlatın <3

6. BÖLÜM
"Altı Haziran"

"Baran, gereken hazırlığı falan yapın. İstanbul'a gideceğiz."

Simay Hanım, büyük bir mutlulukla Azad Bey'e bakarken hâlâ bir kızı olduğuna inanamıyordu. Hasretiyle yanıp tutuştuğu kızı ölmemiş, yaşıyordu.

Azad Bey, birkaç şey daha konuştuktan sonra telefonu kapatırken oğullarının şaşkınlık dolu bakışlarına maruz kalmıştı. Bu sırada Ege, Mirza abisini dürterek beden diliyle, "Bende İstanbul'a onlarla beraber gidebilir miyim, abi?" diyip harelerindeki hüzünle abisine baktı.

"Baba," diye adeta fısıldadı, Mirza Arslanbey. "Ege de sizinle gelsin. İstanbul'u merak ediyor."

Azad Bey, "Olmaz," diyecekken Simay Hanım onun sözünü keserek "Gelsin, Azad. Hem ablasıyla tanışır," dedi. Azad Arslanbey sevdiği kadının dudaklarından dökülen kelimeleri el mecbur kafasıyla onayladı. "Peki ama önce Miran'ın okuldan izin alması gerekiyor."

"O iş bende baba," dedi, Miran.

Demir ve Emir'in düşündüğü tek şey aşiretlerin bu duruma verecekleri tepkiydi. Arslanbeylerin gerek Şanlıurfa'da gerekse ülkenin diğer illeri ve yurt dışında bir statüsü vardı. Bahsettikleri kız, bu statüyü her an sarsabilir ve önüne geçilemeyecek dedikodulara sebep olabilirdi. Yıllar önce öldü sanılan minik kız kardeşleri büyümüştü. Başlarında yeterince dert varken bir de gittiği yere felaketi de beraberinde götüren bir kızla abicilik oynayamazlardı.

***

Almira Dolunay
İstanbul

Uzun zaman sonra ilk defa gözlerime değen Güneş ışığıyla bedenimi yataktan kaldırmış ve yeni güne yüreğimdeki huzursuzlukla başlamıştım. Yorganı üzerimden çekip yataktan çıktığımda her şeye inat gülümsemeye zorladım kendimi.

Hadi, Mira. Dün yaşananları beyninden sil. Bunu yapabilirsin, saçma sapan şeyleri düşünme. Dik dur, kendinden emin ol, gülümse...

Banyoya girdiğimde üzerimdeki belli belirsiz yorgunluktan kurtulabilmek için kısmen soğuk olan bir duş alıp kendime geldim. Beyaz bol paça bir pantolon, siyah crop ve beyaz bir gömlek tarzı bir kombin yaparak güne hazırdım. Banyodan çıkmadan önce son olarak saçlarımı kuruturken aynada gördüğüm simaya gülümseyerek karşılık verdim. Şanslı bir kızdım, doğuştan şanslı olan bir kız... Annem, babam ve abim ile mutlu bir aile tablosunun dördüncü üyesiydim.

Dördüncü, diye tekrarladım içimden. Annem, babam, ben ve abim.

Aklıma gelen şeylerle usulca banyodan çıkıp annemin ve babamın odasına doğru ilerledim.

Usulca odanın kapısını açıp içeri girdim. Tıpkı bıraktıkları gibi sessiz ve huzurluydu. Aylar geçmesine rağmen koskoca evde onların kokusu ve etkisi hiçbir zaman eksilmemişti; hoş, eksilmesini de istemezdim. Oda mavi ve bej renginde döşenmiş olsa da ağırlıklı olarak gökyüzü mavisi kullanılmıştı. Mavi huzurun, gökyüzü ise özgürlüğün temsilcisiydi. Tıpkı annemin gözleri gibi...

FELAKETE GEBE                            Ailem Aşiret Mi?Where stories live. Discover now