4.Bölüm

95 4 7
                                    

Bugün geçmişe gelmemin üzerinden 6 gün geçmişti.

6 günde o kadar şey görmüştüm ki içim acımıştı. Onlarla ağlayıp,onlarla dertleşmek ve acılarını anlamaya çalışmam biraz beni yorsada güzel hissettirdi.

Geçmiş beni duygusal yapmıştı galiba çünkü sürekli ağlıyordum.

Subayın dediği gibi mutluluktan ağlayamamıştım ki hiçbir zaman.

Ben mutlu olduğumda sadece kahkaha atardım ama mutlu olduğum günlerde nadirdi. Ders çalışırken mutlu olurdum, tarih dersini çalışırken havalara uçardım.

Bunları niye şimdi hatırlıyordum ki?

Ben bunları bir kenara koyup başarılı olmak için çabalamamış mıydım?

O çabalarımla ben tıp kazanmıştım. Sadece tıp kazandığımı öğrendikten sonra, mutluluktan ağlayacak gibi olmuş ama ağlayamamamıştım.

Ben genelde mutsuz ve huzursuz olduğumda ağlardım.

Bugün ise ne mutsuz olduğumdan, ne de huzursuz olduğumdan ağlıyordum. Bugün bir vatanın fedakarlıkları için ağlıyordum,bugün onlar için ağlıyordum ve hiçbir zaman ağlamak iyi hissettirmemişti.

Genç bir kadın gördüm ama o kadın bana çok benziyordu. Yoksa bu kadın ananemin annesi olabilir miydi? Annem bahsetmişti,büyük büyük ananem cephelerde orduya yardım ettiğine dair.

Ananem hep annesine benzediğimi söylerdi ama bu kadar benzediğimizi bilmiyordum. Birkaç tane fotoğraftan belki hatırlıyordum,o cidden fotoğraftaki gibi güzel bir kadındı.

Adı Firuze olmalıydı, adı kadar güzel bir kadındı.

Cemal savaş meydanında yaralanmıştı, o sırada onu revire taşıyan ise büyük annanem yani Firuzeydi.

Büyük ananemin yanına gittim, kalan askerlere yemek dağıtmamız gerekiyordu ve birilerinin cephane dağıtması gerekiyordu.

"Al şunu kızım,verelim askerlerimize" dedi Firuze yani büyük annanem.

Ortalama 20 yaşında vardı ama vatanı için her şeyi yapmaya razı olan bir gençti.

Ağır cephaneler taşıyordu ananem, soğuklarda bile cephane taşıyıp askerlerimize ulaştırmıştı ama o bir şekilde yaşamayı başarmıştı.

O hep vatanı için şehit olmaya razıydı. Belki benim bu cesaretim ananem Firuze'den geliyordu. Onun gibi asla pes etmemem, ananem benim anneme benziyorsun dediğinde inanmamıştım ama gerçekten çok benziyordum.

Yüz olarak genetik kopyasıydım ama ben bu kadını çok sevmiştim.

Firuze dayanılamaz bir güzellikteydi,Firuze'nin özellikle bir askere fazla yaklaştığını görmüştüm. İşte bu asker Cemal yani büyük dedem olmalıydı, genç ve yakışıklıydı dedem.

Büyük ninem ve dedemi görmüştüm böylece.

"Nilüfer bacı kalanı dağıtır mısınız?"

"Tabiki Firuze bacı."

Kalan yemekleri,ihtiyaçları dağıtırken dedem ile annanem olan kadınla adama bakmayı ihmal etmiyordum. Sonunda tüm ihtiyaçları dağıtmıştım ama benim bir subaya bakmam gerekiyordu.

Bir kaba üzüm hoşafı koyduktan sonra,ekmek koydum ve revir çadırına girdim.

Burda çoğu askere verilmişti ama sadece subay yani Ali kalmıştı.

"Subay kalkın,yemeğinizi getirdim."

Subay doğrulmaya çalıştı ama canı yandığı için zor kalkıyordu.

GALATA'DA DOĞAN AŞK-I SAADET (Tamamlandı)Where stories live. Discover now