on sekiz

1.2K 150 147
                                    

[jungkook]

insan hayatının en büyük hatalarını kafası karışıkken yapar.

bu sözü duyduğumda ne demek istediklerini anlamamıştım ancak şimdi çok iyi anlıyorum. gerçekten de öyleydi. yaşamayan birisi saçmalık der ve kendine hakim olacağını söylerdi ancak öyle olmuyordu işte. siz o büyük hataları yapıyordunuz, sırf kafanız karmakarışık olduğu için...

inada da bindirdiniz mi iş bitiyordu işte. büyük bir saçmalık, koca bir yanlış...

hayatımda şimdiye dek asla kara kara düşünmemiştim. ben yaşardım, tamamen ana göre. yarınım ya da dünüm olmazdı. geçmişte takılı kalmayı sevmez, geleceği de düşünmezdim. çünkü ertesi gün yaşayacağımın garantisi yoktu. ben bu apartman boşluğu ve taehyung ile tanışana dek andan ana atlayan ve hiçbir şeyi umursamayan, düşünmeyen bir serseriydim.

şimdiyse tek başıma, yaptığım büyük hatalardan önce taehyung ile birlikte karşılıklı konuştuğum o yerde, oturuyordum yine. apartman boşluğu... hayatımın en güzel anlarına tanık olmuştu. şimdiyse bu boşluğa bakıp derin düşünce deryamda yüzüyordum, taehyung olmadan.

bir şeyleri telafi etmek istesem de işe yaramayacağından korkuyordum. ne yaparsam yapayım onun güvenini tekrar kazanamazdım ki. tanrım, aptalım ben gerçekten. nasıl o kadar ileri gidebildim? nasıl onu düşünmeyi bırakıp da kendimi düşündüm? gerçekten aptalın tekiyim...

"neredesin taehyung?"

herkes köşe bucak onu arıyordu şimdi. hâlâ bulunmamıştı. her yere bakmıştık, gidebileceği her yere gidip onu aramıştık ancak bulamamıştık. sanki yer yarılmıştı da içine girmişti. annemler onlardaydı şimdi. başta bizi kabul etmemişlerdi ancak sonra gerçekten yardım etmek istediğimizi görünce izin vermişlerdi kalmamıza. saatler boyunca aramıştık taehyung'u, ben de yardım etmiştim. ama eli boş, tek başıma dönmüştüm bu apartman boşluğuna

gerçekten sanki yer yarılmıştı da içine girmişti.

yer yarılmıştı da içine girmişti...

bir dakika!

aklıma gelen şeyle hızla oturduğum sandalyeden fırlayıp pencereme yönelmiştim. açıp başımı apartman boşluğuna uzatmış, zemine bakmıştım. zeminde ufak bir kapı vardı, elektirik odasına iniyordu. kimse girmezdi oraya asla. sadece arıza olduğunda görevliler gelip bakarlardı.

bir sonraki adımımı hiç tereddüt etmeden atmış ve pencereme çıkıp apartman boşluğuna atlamıştım. ayaklarım yere bastığında yüksek bir ses çıkarmış, yerdeki tozlar havaya kalkmıştı. vakit kaybetmeden ayağımın altındaki kapağı kaldırmıştım. içeriden loş bir ışık yüzüme vurduğunda kaşlarımı çatmıştım. burada asla ışık olmazdı, zifiri karanlık olurdu.

ahşap merdivenden ufak adımlarla inmiş, etrafım elektrik dolaplarıyla çevrelendiğinde loş ışığın aydınlattığı ortamı incelemiştim. yavaş hareketlerle ışığa yaklaştığım sırada bir ses duyulmuştu, sırtımı arkamdaki dolaba yaslamış ve saklanmıştım hemen.

"hata bende, ne diye aynı hataya düşüyorum ki? salak kafam işte, her şey eskisi gibi berbat bir hâlde şimdi! insanlar neden böyle iç ses? neden bu kadar kötüler?"

bulmuştum onu. saatlerdir aradığımız beden resmen burnumuzun dibindeydi. nasıl buraya bakmak aklımıza gelmemişti ki. bu apartmanın boşluğu taehyung'a aitti. elbette burada olacaktı.

"farklı olduğunu sanmıştım. bu sefer gerçekten birinin beni mutlu edeceğini, bana yardım edeceğini düşünmüştüm. ne kadar aptalım değil mi iç ses?"

Soulless | taekookWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu