yirmi iki'

1.8K 228 87
                                    

yorumlarda xiaoting'e saydırdığınızı görmek istemiyorum. unutmayın ki o gün grupta jungkook ile yalnızca xiaoting kavga etmedi. şimdi 1.9K'lık bölüm sizindir, buyurun. 💛

[taehyung]

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

[taehyung]

siren sesleri.

kalabalık.

kargaşa.

aceleden elleri ayaklarına dolanan bedenler...

kendimi buraya nasıl atmıştım bilmiyorum. sanki jungkook ile apartman boşluğunda konuştuğumuz andan bu ana kadar geçen sürede hiçbir şey yaşamamışım gibiydi.

sanki jeonların evinden bağırışlar yükselmemiş, kapıları büyük bir gürültüyle açılmamış, ben de merak edip kapıyı açmamış ve jungkook'u öyle cansız görmemişim gibi hiç.

onu arabaya bindirmeleri, hızla hastaneye doğru yol almaları, benim de onları takip etmem... sanki bunların hiçbiri olmamış da ben az sonra uyanıp pencereme çıkacak ve jungkook ile karşılaşacakmışım gibi hissediyordum.

ama öyle değildi. biri omzuma çarpıp yoluna devam ettiğinde kendime gelmiştim. etrafımdaki boğuk sesler tekrar netliğini kazanmıştı.

neler olmuştu?

hiçbir şeyden haberim yoktu ve bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı. yumruklarımı sıkıp önünde dikildiğim hastane kapısından içeri girmiştim emin adımlarla. içimde inanılmaz bir güç vardı, daha önce hiç bu kadar güçlü hissetmemiştim. bu gücün ne olduğuna anlam vermek oldukça zordu. ama o an umursamamıştım.

"jeon jungkook. az önce getirilen baygın hastayı arıyorum. nerede acaba?"

önündeki bilgisayarı ilk birkaç saniye karıştırdıktan sonra başını kaldırıp bana bakmıştı karşımdaki kadın.

"henüz kaydı alınmamış ancak bahsettiğiniz kişi düşündüğüm kişiyse sarı çizgiyi takip edin, karşınıza çıkacaktır. ondan başka baygın hasta getirilmedi bu gece acile."

hemşire yerdeki çizgileri gösterdiğinde ne dediğini anlar anlamaz başımla onaylamıştım onu. dediği gibi yapıp sarı çizgiyi takip etmiştim. çok değil, birkaç adım sonra jeon ailesi karşımdaydı.

bayan jeon ellerini kavuşturup ağzını kapatmış, deli gibi gözyaşı döküyordu. bay jeon sıkıntıyla nefes alıp veriyor, nereye koyacağını bilemediği ellerini beline koymuş, yerinde duramıyordu. sungyoon ise köşede çömelmiş, dizlerini kendine çekmiş sayıklıyordu. hepsi karşıya, perdesi kapalı olan kısma bakıyordu.

kimseye ses etmeden yavaşça sungyoon'a doğru ilerlemiştim. bedeni sarsılıyordu. ne oldu bilmiyordum ama bu en çok onu etkilemiş olmalıydı. onun bu hâli içimi burkmuştu, elimde olmadan gözlerim dolmuştu.

Soulless | taekookWhere stories live. Discover now