7: your lips on my lips

268 34 19
                                    

"Daldın gittin yine." Beomgyu ne kadar süre gözlerini tek bir noktaya dikip oraya baktığını hatırlamıyordu bile. Evdelerdi. Bugün dersleri yoktu ve Yeonjun kendisini ders çalıştırmak bahanesiyle evine, odasına gelmişti. Şimdi yanında oturup bir şeyler anlatıyordu ama Beomgyu onu dinlemiyordu. Burada olmak ve onun ders anlatmasını dinlemek de istemiyordu zaten.

"Bitirelim artık, tamam." dedi bıkkınlıkla Beomgyu. Kitabı kapattığı gibi Yeonjun açmıştı. "Bitirmeyelim bence. Daha çok işimiz var. Hatırlamanda yardımcı oluyorum."

Bilmediğim bir şeyi nasıl hatırlayayım? dedi içinden Beomgyu.

"Anlamıyorum ama. Zorlamasak mı?" dedi Beomgyu. Gerçekten yorgun ve isteksiz duruyordu. Yeonjun da bu yüzden çok uzatmamıştı zaten. Kitabı kapatıp dirseğini masaya koydu ve başını eline yaslayarak Beomgyu'yu izlemeye başladı.

Beomgyu da ona baktı bir süre. Ama üzerindeki bakışlar yüzünden yerinde huzursuzca kıpırdandı.
"Ne oldu? Niye öyle bakıyorsun?"

"Beni hatırlaman için ne yapmam gerekiyor?" dedi üzgün bir şekilde. İç çekti. Düşünceli gözüküyordu. "Biliyorum ilişkimiz iyice saçma sapan bir hâl almıştı ama ben hala seni seviyordum. Hala seviyorum."

Beomgyu bakışlarını kaçırdı. Neden bilmiyordu ama üzgün hissetmişti. Belki sevgilisinin bedeninde başka bir ruh olduğunu bilmediğinden ona üzülmüştü. Belki de çok başka bir sebepten. Ama o başka sebep hakkında çok fazla durmadı.

"Özür dilerim." dedi yerinde dikilerek. Derin bir iç çekti ve silkelendi Yeonjun. "Zaten çok fazla şeyle uğraşıyorsun bir de seni burada ilişkimiz hakkında darlıyorum. Üzgünüm."

Beomgyu ona baktı. Onun için üzülüyordu. Ona tanıdığı sevgilisi olmadığını söylemek ister gibi oldu. Ama bunun fayda etmeyeceğini bildiğinden tekrar sustu.

"Biraz vakit geçirmek ister misin? Birlikte?" Yeonjun tekrar konuştuğunda ona baktı hafif kaşlarını çatarak.

"Nasıl?"
"Bilmem. Sahile gidebiliriz ya da sinemaya. Bir kafede boş boş oturup birbirimize bile bakabiliriz."

Beomgyu iç çekti. Başını salladı. "Sahile gidelim o zaman. Daha önce hiç gitmedim." son cümleyi sessiz söylerken Yeonjun'un kaşları hafif çatıldı. Beomgyu duymadığı için öyle yaptığını düşünüyordu.

Ardından gülümsedi Yeonjun. Elini Beomgyu'nun saçlarına atıp karıştırdı. Uzun saçları elinin altında dağıldı. Beomgyu ise bu hareketin neden kalbini hızlandırdığını bilmiyordu.

...

Sahile indiklerinde öğlen vaktiydi. Hava kapalıydı ve etrafta çok insan yoktu. Beomgyu ise ilk defa sahile gelmenin heyecanıyla ayakkabılarını kenara çıkartmış, koşuşturup duruyordu. Ayaklarını kumlarda gezdiriyor, rüzgarın esintisi ve denizin dalga sesleriyle sahilin keyfini çıkarıyordu. Bazen gözlerini kapatıp kendi etrafında dönüyordu.

Uzun zamandır bu kadar huzurlu ve rahat hissetmemişti. Dertsiz ve tasasız olmak işine gelmişti. Daha birkaç hafta önce kendine vakit bile ayıramadığını düşündü. Her ne kadar kendi bedenine geri dönmek istese de bir yandan alt üst olmuş hayatı yüzünden geri dönmek istemiyordu.
Fakat bu hayat da onun hayatı değildi. Biliyordu.

Adımları yavaşladı. Gözlerini açarak bakışlarını sahilde gezdirdi bir süre. Ardından durdu. Arkasından gelen ve kendisini izleyen Yeonjun'u unutmuş gibiydi.

Güneş batmak üzereydi. Yerden bir taş aldı ve denizde sektirerek attı. Taşın bıraktığı dalgaları izlerken daldı gitti. O sırada yanına Yeonjun gelmişti.

"Bir taş al ve şuraya at." dedi Beomgyu denizi göstererek. Ona hiç bakmamıştı. "Ne kadar uzağa atabildiğini görmek istiyorum."

Yeonjun onun bu haline gülümsedi ve dediği gibi yaparak eline bir taş aldı. Denizde sektirerek attı. Çok uzağa gitmemişti ama iyi sayılırdı Beomgyu için.

"Yarışacak mıyız?" dedi Yeonjun merakla. Beomgyu hafif gülümsedi. Ona cevap vermeden eline bir taş daha aldı ve fırlattı. Yeonjun'dan daha uzağa fırlatmıştı.

"Kazandım bile." dedi gülümseyip Yeonjun'a dönerek. O sırada gözleri buluştu. Yeonjun'un bakışlarını görünce gülümsemesi dondu yüzünde. O kadar yoğun bakıyordı ki yutkundu ve bakışlarını ondan çekti. Ona bu şekilde bakması rahatsız hissettiriyordu.

Bir taş daha aldı. "Ben tanıdığın kişi değilim desem ne yapardın Yeonjun?" dedi Beomgyu bir anda. Gerçekten bunu merak etmişti. Cevabını bilmesine rağmen. Taşı tekrar fırlattı. Bu sefer öncekinden de uzağa gitti. Yeonjun'un kendisini izlediğini biliyordu Beomgyu.

"Zaten değilsin. En azından öyle davranmıyorsun." dedi Yeonjun gülerek. Beomgyu merakla bakışlarını ona çevirdi. "İlk başta bunu garipsemiştim. Çünkü komaya girdikten sonra uyandığında bambaşka biriydin. Ama sonuçta sen, sensin. Ben her halini de seviyorum."

Beomgyu bu dediğine gülmeden edemedi. Ama alaylı bir gülmeden çok üzüldüğü için çıkan bir gülme gibiydi. "Belki gerçekten de değilimdir. O zaman ne yapardın?"

Yeonjun anlamamış gibi ona baktı bir süre. Beomgyu onu boşvererek yere  kumların üstüne oturdu birden. Orada oturarak kumdan şekiller yapmaya başladı.

Yeonjun onun bu haline şaşırdı. Üstü kirlenecek diye kaldırıma bile oturamayan Beomgyu'yuydu tanıdığı kişi. Şimdi hiç düşünmeden yeni kıyafetleriyle ıslak kumların üzerine oturuyordu. Onun söyledikleri zaten kafa karıştırıcıyken hareketleri de hiç yardımcı olmuyordu.

Fakat yine de ona uydu. Yeonjun da onun gibi onun yanına oturup yaptıklarını izlemeye başladı. "Kumdan kale mi yapıyorsun yoksa?" dediğinde Beomgyu gülümsedi. Yeonjun onun gülümsemesinde gezdirdi bakışlarını. Uzun zamandır görmediği samimi gülümsemesi...

Orada ne kadar oturduklarını bilmiyordu Yeonjun. Ya da Beomgyu'nun ne yaptığını. Tek odağı o ve onun samimi gülümsemesiydi. Onun hevesli bakışları ve çocuksu halleriydi. Bu yeni Beomgyu hoşuna gitmişti.

"Bitti."
"Seni şu an öpsem beni iter misin?" aynı anda konuştukları zaman Beomgyu şaşkınlıkla ona döndü. Gözlerini sonuna kadar açıp ona bakarken Yeonjun sadece gülümsüyordu.

Beomgyu cevap vermeden sadece ona bakıyordu. Kalbi iyice hızlanmıştı ve bunu inkar edecek halde bile değildi. Bir süre batan güneş ışığının onun yüzünü aydınlatmasını izledi. Onun samimi gülümsemesini, küçük gözlerini, burnunu ve büyük dudaklarını izledi. Çok kısa zaman önce akademik rakibi olarak gördüğü kişinin neden her detayını izlediğini merak etti. Ve bunu düşündükçe rahatsız hissetti. Onun varlığından rahatsızdı. Onun yanında durmasından rahatsızdı. Kendisine sanki en değerli şeymiş gibi bakmasından rahatsızdı. Samimi gülümsemesinden ve ilgili tavırlarından rahatsızdı.

Ama en çok, dudaklarının üzerinde hareket etmeden duran dudaklarından rahatsızdı.

Ya da sadece öyle olmak istiyordu.

...

pLEASEE DONT BE IN LOVE WITH SOMEONE ELSEEEE PLEASE DONT HAVE SOMEBODY WAITED ON YOU

taylor dinelyerek cok guzel sahneler yaziliyomus

bb

two souls | beomjunWhere stories live. Discover now