III. Karanlıktaki Gözler

277 37 36
                                    

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
"KARANLIKTAKİ GÖZLER."

bölüm şarkısı:
gabrielle aplin - start of time.

bölüm şarkısı:gabrielle aplin - start of time

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Ölüm gelecek ışığın ardından ve sessizliğe gömülecek parlayan gözler, bulutlarla boğulacaklar. Feryat edecek kış rüzgarı, kopuşun öyküsünde kederden bir sığınak var. Fırtınaya tutulanlar, ancak orada saklanabilecek."

Lyanna, defterime öylesine yazdığım şeyleri hüzünlü bir sesle okuyordu. Hüznü yapmacıktı, kelimelerin manasını duygulu vurgularla yansıtmaya çalışıyordu.

Bense boy aynamın karşısında aksesuarlarımı takıyordum. Safir broşu siyah gömleğimin bir yakasına iliştirdim, gümüş zinciriniyse öbür yakama doğru gerdirip iğneledim. Aylarca kravat takmaktan yorulduğum için onun yerine zincirli bir aksesuar tercih etmiştim.

Bu akşam, baloya gidecektim.

"Hamile kadınların bebekleri dahi huzursuz olacak rahimlerinde; sadece saf varlıkların hissedebileceği bir dehşet, atını sürüyor. Gözlere kör olanlar, akla apaçık yansıyacak," Lyanna mızmızlanarak havada döndü. "Bu ne be, deli misin nesin? Psikopat manyak, niye böyle şeyler yazıyorsun? Gel de sayfayı çevir, ben yapamıyorum."

Söylediği şeye güldüm. Haksız değildi. "Kıyamet tasviri gibi bir şey işte..." Edebi zevklerim birazcık gotikti, kendi kendime teolojik¹ dokunuşlu metinler karalamaktan hoşlanıyordum.

Çikolatalı parfümümü kulaklarımın arkasına, gerdanıma ve bileklerime sürdükten sonra yatağımda bağdaş kuran Lyanna'ya adımladım, önüne koyduğum defterimin sayfasını çevirdim. Nesnelere temas edemiyordu. Masadır, yataktır, bunlara sadece dokunur gibi yapıyordu. Roldü hepsi... Ölü olmak ne de zordu.

"Ve kutsal haç inecek gökten! Kurtuluşa ancak tövbekâr düşmüşler varabilecek. Ölüm meleklerinin önünde diz çökecek çarmıha gerilenler..." Ufak bir ıslık çaldı. "Vay anasını."

"Türkçe mi konuştun az önce?" Rengi yine gece mavisi olan safir kol düğmelerimi, gömleğime taktım.

"Anlamını tam bilmiyorum, arada söylüyorsun bir şeyler işte. Aklımda kalıyor bazıları." diyerek yatağımdan indi ve odamın bir köşesine tüneyen Vik'e koşturdu.

Fransa'ya dokuz yaşımdayken gelmiştim ve o ana dek, hatta belki de yangından sonrasına dek, doğru düzgün öğrenememiştim Fransızca'yı. Üvey annemin aldırdığı eğitimlerle birlikte on üç yahut on dört yaşlarımda akıcı konuşabilmeye başlamıştım.

Maskenin Ardında | BxBWhere stories live. Discover now