Yalan

123 14 64
                                    

Ölüm nedenimin intihar olmadığına son derce eminim.

Peki o zaman nasıl oldu?

Günlerdir bunu düşünüyorum. Kim beni öldürdü? Neden hatırlayamıyorum?

İlaç vermiş olabilirler mi?

Belki de sarhoştum.

Hayır. İki ihtimal de yanlış. Otopsi sonuçlarına göre aklım yerindeydi.

Üzerimde herhangi bir yabancı parmak izi bulunamadı. Bu da beni kendim atladığım ihtimaline yönlendiriyor.

Beni kim öldürdüyse, ölüm arzumun farkında olmalı. İntiharmış gibi gösterdiler.

Kendimi öldümem için hiç kimse beni manipüle etmiş olamaz...

Yani bence olamaz.

Ne kadar düşünürsem düşüneyim asla aklıma bir şey gelmiyor.

Hadi ama, ben bir dedektifim! Bu tür davalardan onlarca çözdüm!

Yani, çözdüğüm davalardan hiçbirinde -eski patron ile yaşanan olaylar dışında- ölü birisinin etrafta dolaşması ile ilgili bir şey yoktu.

Ama ajansa katıldığım günden beri onlarca cinayet davası çözdüm.

Tek soru intihar etmemiş olmam değil. Öldükten sonraki birkaç gün kimse beni göremedi. Bunun nedeni neyden kaynaklanıyor?

İlk önce beni gören Yosano-sensei olmuştu. Ondan kaynaklanıyor olabilir mi?

Ama daha sonrasında ise Atsushi-kun gördü.

Belki de ajans ile ilgili bir şeydir. Sonuçta dedektif arkadaşlarım dışında hiç kimse beni göremiyor.

Bir yetenek tarafından vurulmuş olabilir miyim?

Hayır. İnsanlığımı Yitirirken bunu önlerdi.

Ama öldükten sonra önleyemez. Sonuçta beyin durunca her türlü yetenek etkisiz hâle geliyor.

Ölü bedenim üzerinde bir yetenek kullanılmış olabilir.

Bunu daha sonra düşüneceğim...

°°°

Ajans ofisimde oturuyorum. Doğrusu bedenin olmadan yaşamak çok farklı bir şey. Bazı zamanlar yarı saydam görünürken bazenleri ise tamamen somut ve canlı gibi görünüyorum.

Böyleyken eşyaları taşımak çok zor. Bir şeye dokunabilmek için dokunmak istediğim nesneye odaklanmam lazım. Yoksa elim nesnenin içinde kayboluyor.

Bedenimin eski sıcaklığı yerinde değil. Soğuk bir his. Sanki içimdeki tüm organlarım birden yok olmuş ve içeriye soğuk hava doldurulmuş gibi.

En azından uykusuzluktan kurtuldum. Ama yinede bu beni mutlu etmiyor. Fazla düşünmekten başım ağrıyor ve uyku ihtiyacımın olmaması hiç yardımcı olmuyor. Bu, uyku sorunlarım ile birleştiğinde tamamen bir kargaşaya sebep oluyor.

Çok fazla düşünüyorum. Uyuyarak düşüncelerden uzaklaşmak istiyorum ama uyku sorunlarım var. Normalde birkaç gün uykusuz kalınca yorgunluktan en azından birkaç saat uyurum. Ama uyku ihtiyacına sahip olmayınca uyumakta neredeyse imkansız bir hâle geliyor.

Bu beni deli ediyor. Düşünmekten nefret ediyorum...

Zihnimi meşgul edebilmek için son gittiğim görevin raporlarını yazmaya başladım.

---. .-.. . -- .. -.-- --- .-. ..- --

---. .-.. . -- .. -.-- --- .-. ..- --

---. .-.. . -- .. -.-- --- .-. ..- --

---. .-.. . -- .. -.-- --- .-. ..- --

ფიქრები მიპყრობს ჩემს გონებას, არ მინდა ცხოვრება...

Düşünceler çok az da olsa uzaklaştığı halde onlardan tamamen kurtulmak benim için imkânsız.

Ölmeyi bu kadar çok istediğim hâlde bu duruma düşmem ne kadar da komik.

Bazen bu gidişle akıl sağlığımı kaybedeceğimi hissediyorum. Sanki hayat beni cezalandırıyormuş gibi.

Zaten utanç dolu bir hayat yaşamışken en azından öldükten sonra mutluluğun nasıl bir his olduğunu öğrenebileceğimi düşünmüştüm.

Raporlarımı Kunikida-kun'un bilgisayarına gönderdikten sonra masamdaki kağıtları yer kaplamasın diye topluyorum. Şu anda tek amacım kafamı masaya koyup birazcık uyumaya çalışmak.

"Ow!"

Kağıt elimi kesti. Bedenim olmadan acıyı hissetmeyeceğimi düşünmüştüm. Ama tam tersi, normalde olması gerekenden daha fazla acıyor.

Parmağımdan hafif siyaha kaçan, koru kırmızı tonlarında, kan benzeri bir sıvı akıyor.

Düşünmeden yaladım.

Tadı yokmuş. Doğrusu tadı olmayan değişik bir sıvı yerine, metalik tada sahip olan kanımı yalamak daha eğlenceli...

Neden böyle bir şeyi yaptım ki?

Kağıt kesiğinin acıtması gerekenden daha fazla acıtsa da, acının beni kısa süreliğine düşüncelerimden ayırdığını yeni farkediyorum...

Parmağımı görmezden gelip başımı masaya, kollarımın arasına gömdüm. Kunikida-kun bana endişe ile bakıyor. Ofiste uyumaya çalışmama hiçbir şekilde itiraz etmedi.

Uyuyamıyorum, sürekli düşünüyorum, ölmek istediğim hâlde bir türlü doğru düzgün ölemiyorum, şimdi ise muhtemelen ölüm ile yaşam arasındaki sınırda sıkışıp kaldım ve buradan diğer tarafa geçemiyorum...

Ne kadar da acınası

Kunikida-kun'un ve Atsushi-kun'un bana bu şekilde bakmasına şaşmamalı. Hepsinin yüzünde bir acıma ifadesi var.

Bu midemi bulandırıyor...

Bana acımalarını istemiyorum, eskisi gibi olsun istiyorum. Ama artık yüzümdeki maskeyi koruyamıyorum. İş arkadaşlarımın hepsi maskemin yavaş yavaş kırılmasını izliyor ve bu..

Korkunç...

Gerçekte benim insanlık dışı bir hayaletten ibaret olduğumu, yaptığım korkunç şeyler sonucunda nasıl birisine dönüştüğümü öğreniyorlar.

Yıllardır onlardan sakladığım sırlarım bu kadar acınası bir şekilde açığa çıkıyor. Bunun için hiçbir şey yapamıyorum ve tüm ajans bana yüzlerindeki o ifade ile bakıyorlar. Beni düşünüyorlar, normal birisi olmadığımın farkına varıyorlar...

Onlara yıllardır yalan söylediğimi öğrenince ne diyecekler?

Tıpkı diğerleri gibi onlar da benden nefret edecekler.

Yalan söylediğimin ortaya çıkacağını en başından beri biliyordum ama doğruyu söylemek için fazla çekingendim, o yüzden hep süslerdim doğruyu. Toplumun"yalancı"diye aşağıladığı yaratıklardan bir farkım yoktu ama doğruyu pek de kişisel bir kazanç için gizlemiyordum ben. Ani bir soğuk odayı doldurduğunda ve boğluyor gibi olduğumda neredeyse her zaman düşünmeden, çaresizlikle hareket ediyordum. Bunun bedelini daha sonra ödeyeceğimi biliyordum ama o ümitsiz "memnun etme ihtiyacım" baş gösterdiğinde, aniden garip, zayıf, aptalca süslemeler veya başka şeyler ekliyorum gerçeğe.

D.E.A.D. | Bungou Stray DogsWhere stories live. Discover now