10

13.2K 429 41
                                    

"Ben başkasını seviyorum Aslı." duyduğum şeyle gözlerim ardına kadar açıldı. Bu başkası kimdi, ben miydim? Ben olsam anlamaz mıydım?

Yakalanmamak adına hızla masaya döndüm. Yüzümdeki şaşkınlığı gören Tekin konuşmaya başladı. "Ne oldu?"

"Çakır'ın sevdiği biri mi var?" Pat diye sordum. Emin olmadan karalar bağlamak ya da sevinmek istemiyordum.

"Olsa haberim olurdu. Nereden çıkardın?" dedi masanın bir köşesinde sessizce konuşuyorduk. Efsun da sohbetimize tanık oluyordu.

"Duydum." dedim kaşlarımı kaldırarak. "Sen harbi harbi seviyor musun Çakır'ı?" dedi şaşkınca. "Bilmiyorum." dedim. Hissettiğim bu şey sevgi miydi?

"Çakır'ı iki senedir tanıyorum. Hiç birini sevdiğini görmedim." dedi. İşte aşık olmak için bir sebep daha. Tekin'e ve Efsun'a az önce olan olayı anlattım. "Kesin kızı başından savmak için söylemiştir." dedi Efsun.

"Kesin öyle bu arada." diye ekledi Tekin. "Bu konuyu silin aklınızdan tamam mı?" diye uyardım. Tekin gülerek onaylamış gibi yaptı. Hemen sonra Çakır geldi. "Ne yapıyorsunuz?" diye sordu.

"Öyle insanları çekiştiriyoruz ne yapalım?" dedi Tekin. Kaşlarımı çatarak ona baktım. Yine Çakırla konuşmak üzere biri yanımıza geliyordu. Sıkılmıştım artık.

"Çakır, oğlum nasılsın?" diye sordu yanımıza yaklaşan yaşlı bir kadın. Bu günde Çakır'ın sevgilisi var, dediğim kadındı. İşte şimdi yanmıştım.

"İyiyim teyzecim sen nasılsın?" diye sordu gülümseyerek. Teyze de aynı şekilde yanıtlayarak devam etti.

"Ayrıldın mı sen o sevgilinden?" diye sordu. İşte şimdi batmıştım. Çakır ne dediğini anlamaya çalışıyordu. Masanın altından ayağına vurarak durumu idare etmesini istemeye çalıştım. Önce ayağıma sonra bana bakarak durumu çözdü. "Yok teyze." diye kısa bir cevap verdi. Teyze cevabı beğenmemiş olacaktı ki yanımızdan ayrıldı.

"Neler oluyor Alin?" diye sordu. Sesi sinirli gibiydi. "Çok ses var. Duyamıyorum." diye bir yalan attım. "Dışarıda konuşalım o zaman." diyerek kalktı. El mecbur ben de kalktım. Tekin'e ve Efsun'a üzgün bir bakış atarak çıkışa geldim.

Kapının önüne geldiğimizde havanın epey soğuk olduğunu gördüm. Ceketim masada kalmıştı. Merdivenlerin kenarına doğru geçtik.

"Anlat bakalım, ne oldu az önce?" diye sordu.

"Hiç." dedim sessizce.

"Hiç?" dedi o da bana yaklaşarak. Bu anı daha önce yaşamıştık. "Hı hı."

"Anlat Alin." dedi. Sesi normale dönmüştü. "Ya seni torununa yapmak istiyor." dedim şikayet eder gibi bir tonda. Devamını sorarcasına kafasını iki yana salladı. "Ben de senin sevgilin olduğunu söyledim." dedim kafamı öne eğip.

Çenemden tutup göz göze gelmemizi sağladı. "Ama sevgilim yok."

"Torunuyla olmak mı istiyorsun yani?" diye sordum. Hayır, de. Hayır, de.

"Hayır." dedi. Hayır, dedi. "Sevdiğin vardır belki." diye sordum. Cevabı ondan duymak daha iyi olacaktı.

"Belki." dedi yüzüme yaklaşarak. "Kim ki o?" diye sordum.

"Var demedim ki." diyerek omuz silkti. "Yok da demedin."

Cevap vermemişti. Hala aynı yakınlıkta dururken üşüdüğümü daha fazla hissetmiştim. Kollarımı kendime sardım. "Üşüdün mü?" diye sordu. Kafamı salladım. Üzerindeki ceketi çıkarıp omuzlarıma koydu.

"Teşekkür ederim." dedim. "İçeri girelim, üşütme daha fazla." Ardından içeri girdik. Masadaki yerimizi aldığımızda Tekin çaktırmadan gülüyordu. Ona sinirli bakışlarımı yollayıp düğün pastasını yemeye başladım.

***

Düğünden sonra Çakır beni pansiyona bırakıp diğerlerini almaya gitmişti. Çok uykum olduğu için üstümü değiştirmeden kendimi bahçedeki koltuğa attım. Üzerimdeki pikeye sarılarak rahat bir pozisyon buldum kendime. Üşümeyi seviyordum. Yavaş yavaş gözlerim kapansa da göz kapaklarıma engel olmadım.

"Pişt." gelen sesle gözlerimi açtım. Bulanık görüntünün arkasında Çakır vardı. Yattığım yerde uyuyakalmıştım.

"Hasta olmaya mı çalışıyorsun?" diye sordu. Haklıydı. Sabaha kadar burada uyusam hasta olabilirdim. Kafamı iki yana salladım.

"Hasta olmasan da ilgilenirim seninle. Böyle planlar yapmana gerek yok." dedi şakayla karışık.

"Bıkma sonra." dedim ben de gülerek. "Bıkmam." dedi. Yanaklarını sıkasım gelmişti.

"Çok yoruldum, hiç kalkasım yok." dedim ardından devam ettim. "Sen de gelsene." Bugün epey cesaretliydim ama bundan şikayet etmeyecektim. İsteğimi kırmadan yanıma oturdu. Pikeyi yana doğru açıp onun da ısınmasını sağladım.

"Doğum günün ne zaman?" diye sordum. Onu tanımak istiyordum.

"8 Ocak'ta 25 olacağım" dedi. Yirmi altı yaşına gireceğini sandığım için aramızda çok yaş farkı var sanıyordum. 6 yaş çok da fazla değildi sanki.

"Ben de 16 Aralık'ta 19 olacağım." dedim. "Küçüksün yani." dedi. Sinirle ona baktım. "Tamam tamam. Şaka yaptım."

"En sevdiğin renk ne?" diye sordum.

"Lacivert." diye yanıtladı. "Sen?"

"Benimki beyaz. Bence çok ferah, iç açıcı. Beni mutlu hissettiriyor." dedim heyecanla. "Güzelmiş." dedi.

Geçen bir saatin ardından biz hala birbirimizi tanımaya devam ediyorduk. Ardından ikimizde sessizleşip çitlerin arkasındaki sokağı izliyorduk. Topuklular bugün beni epey yormuştu. Yorgunluktan ve uykusuzluktan gözlerim kapanıyordu. Biraz kapatsam bir şey olmaz diye düşündüm. Geçen birkaç dakikanın ardından kafamın Çakır'ın omzuna düştüğünü hissettim.

***

Sabah gözlerimi açtığımda kafamın hala Çakır'ın omzunda olduğunu fark ettim. Onun kafası da benim kafamın üstüne düşmüştü. Bayağı yakın duruyorduk şu an.

Çakır'ın hareket ettiğini fark edince hemen gözlerimi kapatıp uyuyakalmış numarası yaptım. Kafası kafamın üstünden kalktı. "Nasıl uyuyakalmışım ben ya?" diye kendi kendine konuştu. Onun sesine uyanmış gibi yaparak esneyerek kafamı kaldırdım.

"Günaydın." dedim çatallı sesimle. "Günaydın." dedi o da. İkimizde hiçbir şey olmamış gibi davranıyorduk. "İlla hasta olacağım diyorsun yani." dedi gülerek.

"Uyuyakalmışım. Uyandırsaydın." dedim ben de gülerek. İnatlaşmak hoşuma gidiyordu. Başka birini seven bir insan bence benimle bu kadar yakın olmazdı. Kızı başından savmak için yaptığı belliydi. Daha fazla bu konu hakkında düşünmeyecektim.

"Saat kaç?" diye sordum. Telefonum dün taktığım çantanın içinde kalmıştı. Cebinde kalan telefonu çıkararak saate baktı. Saat 7'ye geliyordu.

"Geç kalmadın değil mi?" diye sordum. "Yok yok." dedi ardından devam etti. "Ben ve çocuklar bir hafta olamayacağız. Göreve gidiyorum." dedi. Bana haber vermesi mutlu etse de bir hafta boyunca görmemek yüzümün düşmesine sebep olmuştu.

"Numaramı vereyim. Bir şey olursa yazarsın. Cevap verebilirsem veririm. Olur mu?" dedi. Sesi çok tatlıydı. Kafamı salladım. "Telefonum içeride gelsene." dedim. İçeri girip çantamdan telefonumu çıkardım. O da yatağıma oturup beni bekliyordu. Numarasını telefonuma kaydedip ona beni kaydetmesi için aslan emojisi attım. Mesajı gördüğünde gülümsedi. Aniden açılan kapıyla kapıya döndüm. Gelen Safişti.

"Ne yapıyorsun sen Alin'in odasında?"

Bölüm sonu|

Bölümü beğendiyseniz oy atmayı ve yorum yapmayı unutmayın.

İyi okumalar 💗

PANSİYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin