Bölüm 24 - Leğen Kemiği

14 4 3
                                    

Önceden oturup izleyen askerler, kalkıp baron kızının peşine koşmaya başladılar.

Viktör ise vücuduna girmiş kılıçları çıkartıp kenara attıktan sonra bütün kaslarını şişirerek avazı çıktığı kadar bağırmıştı.

Bu, attığım zar sonucu uyuyan yeteneğini uyandırma çığlığı olmalıydı. Ne yeteneği olduğunu bilmiyordum ama Viktor'un damarlarının kalınlaşmaya başladığını görebiliyordum.

Viktor, yanından geçip Leydi Natalie'ye koşan bir askeri yakasından yakaladı, havaya kaldırıp fırlattı. Uçan asker diğer koşan askerlerin üstüne düştü. 4-5 asker yere yığıldı.

Elimdeki zar bayağı ısınmıştı. Belki de son kez atabilecektim.

Elimi Torun askerlerinin komutanına uzattım, "Komutan ishal olmuştur ve aniden sıçması gerekir. Ve ne yazık ki sıçarken tam da Sungur'un kendisini öldürebileceği konumdadır" dedim.

Zar parlarken o kadar ısındı ki elim acıdığı için aniden yere bırakmak zorunda kaldım.

Zar yere düşüp yuvarlandı.

Durup mavi mavi parladı ve söndü.

Sonuç : [ 17 ]

Yumruğumu sessizce zafer edasıyla sıktım

Zarı yerde bıraktım. Ben gelene kadar soğusun...

Viktor yerdeki 5 askere koca kılıcını indirdiğinde tek darbede 5 leş almış oldu. Kalın bir odunu tek darbede parçalayan oduncu görüntüsü geldi aklıma.

Komutan yanındaki iki askere bir şey fısıldayıp yakınımdaki çalıların arasına girdi.

Adam pantolonunu indirmeye çalışırken adama koşmaya başladım.

Yavaş ilerleyemezdim çünkü yaprak seslerinden fark edebilirdi beni.

2 puan olan çevikliğime güvendim. Amacım adam tepki veremeden kılıcımı kafasına indirmekti.

Kılıcımı yana doğru kaldırdım. Kafasını çıkarttığı anda boynuna yanlamasına savuracaktım

Komutan benim koşma sesimi duyunca girdiği çalıların adasından başını kaldırdı.

Bütün gücümle kılıcımı yanlamasına savurdum.

Savrulan kılıç boyun hizasından biraz yukarıda kaldı.

Adamın ağzından geçen kılıç, dişlerini parçalarken iki yanağını da kesmişti.

Adam bağları kopup bozuk dolap kapağı gibi açılmış ağzıyla acıyla bağırırken geriye doğru düştü. Çalıların içine girdim.

Ayağım azıcık kaydı.

Boka basmış olabilirim.

Ama önümdekini öldürmekten daha önemli değildi.

Kılıcımı kaldırıp adamın bacaklarına doğru indirdim.

Adam iki bacağını da sola çekip kılıcımda kaçtı.

Kılıcım yerdeki taşa çarpıp sekti ve kaldırıp adamın beline doğru tekrar indirdim.

Kılıç yandan adamın beline indi ve çatırtılar çıkartarak kanlar içerisinde leğen kemiğini parçaladı.

Acıyla anıran adam kendinden geçip hareketsiz kaldı.

Komutanın fısıldadığı askerlerden biri bize doğru seslendi, "Komutanım iyi misiniz?" diye sordu.

Komutanın ayaklarından tutup geri çalının içine çektim.

Ve çalıların arkasına saklandım.

Burnuma kötü bir koku çarptı.

Zarı atarken niye öyle betimlemiştim ki, keşke kabız oldu falan deseydim, en azından adam bombayı bırakmadan onu öldürebilirdim.

Zarı sallarken ne istediğime dikkat etmem gerekiyor.

Ikınıyormuş gibi yapıp kalın sesle cevap verdim "Rahatsız etmeyin!"

Bir sessizlik...

Anladılar mı?

Yaprak seslerinden buraya yaklaştıklarını anlayabiliyordum.

Hemen zar atmalıyım.

Zarım...

Zarım ileride.

Tekrar mı savaşmak zorundaydım?

Çalının içerisinde beklemeye başladım.

20'lik Zar (S.FİNALİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin