Altıncı Bölüm

16 5 10
                                    

Hepinize merhabalarrrr💎💎
Bundan sonra günler aynı olacak ama bir saat sınırı koymayacağım, heyecanlanıyorum atmak için:)
Ayrıca fantastik, perili bir kuguya başlamak istiyorum, cesaret edemiyorum. Ama yakında atabilirim, umarım onu okursunuz:(

Not: Bu bölüm mektup yok, olay var ;)

-----------------------------------------------------

Herkes uyurken camdan atladım ve kaçtım evden. Bu her ne kadar yanlış gelse de beni dışarı çıkarmadıkları için bu gerekti. Hyunsuk'suz ne yaparım ben?

Yavaş yavaş yürümeye başladım ama kendimi rahat bıraksam korkudan titreyecektim. Karanlıktan her zaman ölesiye korkmuştum ve şimdi gecenin körü ben Hyunsuk'un yanına gidiyorum. Mecbur kaldığım şeye bak, insanı bir dakika da olsa dışarı çıkarırlar değil mi?

Etrafa değil, önüme odaklanmaya çalıştım. Yoksa illaki gölgelerin içinde korkunç, bana bakan ve sadece halüsinasyondan ibaret olan şeyler görecektim. Ve belki de bayılıp kalacaktım. Sonra birisi beni görmeyecek ve arabasıyla ezecekti ve bende ölecektim!!

Derin bir nefes aldım. Bunları düşünmem hiç iyi değildi. Bunları düşünmek istemiyordum, olamazdı. Yani bir ihtimalde onlardı ama ben bunu düşünmemeliydim.
Sonunda geldiğimde oturdum önünde... Yattığı yerin önünde...

"Neden beni aniden bıraktın Hyunsuk?" Diye sordum gözlerim dolu dolu sordum ama cevap vermedi. Veremezdi de zaten. Nasıl toprağın içinden çıkıp cevap verecekti ki?

"Seni çok özledim Hyunsuk, bana deli muamelesi yapıyorlar ki, zaten iyice delirdim sensiz. Neden gittin aniden, neden beni yalnız bıraktın? Bana sürekli beni bırakmayacağını söylüyordun, ne oldu? Ne oldu da fikrin değişti Hyunsuk? Ne yaptım ben sana? Sen benden nefret etmiyorsan neden beni yüzüstü bırakıp gittin? Sana soruyorum Hyunsuk. Sen, burada değilsin, değil mi?" Dedim sinirle ve hıçkırdım. Ağlamaya başlamıştım ve bunu durdurmanın bir yolu yoktu.

"Sen burada yatıyor olsaydın, sen ölseydin kapıma kadar gelip özür dilemezdin benden. Yalan söyledi Junkyu bana, bize, değil mi? Sen yaşıyorsun. Sen söylettin değil mi Junkyu'ya yalan. Bana halüsinasyon gördüğümü söylüyorlar ama ben Byunggon ve Jihoon ile seni her gün kahkaha atarken görüyorum. Öyle güzel gülüyorsun ki... Ama sen güya öldün, öyle mi? Yani burada, bu mezarın içinde yatıyorsun? Öyle mi? İnandım mı Hyunsuk, ben inanır mıyım buna?" Burnumu çektim ve hıçkırıklarımı bıraktım. Seller gibi akıyordu göz yaşlarım.

"Geliyorlar Hyunsuk, geliyorlar. Beni onlardan koruyacağını söylemiştin. Şimdi yakınımdalar, yanımdalar, arkamdalar, önümdeler, her yerdeler Hyunsuk... Buraya gelirken korkudan öldüm. Gölgelerin içinde beni bekliyorlar Hyunsuk. Sen cesurdun, korkusuzdun, ne oldu sana? Hani birlikte gidecektik bu dünyadan Hyunsuk, neden verdiğin hiç bir sözü tutmuyorsun? Psikoloğa değil sana ihtiyacım benim, anlamıyorsun..."

Dedim ve sonra nefesimi düzenlemeye çalıştım. Ama bir türlü düzenleyemiyordum. Sürekli gözümden yaşlar boşalıyor ve hıçkırıp duruyordum. Yaptığım tek şey burnumu yukarı çekmekti. Tek onu yapabiliyordum zaten.

Ağlarken omzuma bir el kondu. Yine o korkunç yaratıklardandır diye bakmadım. Korkuyordum çünkü, her ne kadar çabuk gitse de korkuyordum.

"Yoshi," dedi bir ses. Hyunsuk'un sesine benziyordu ama Junkyu'dur diye düşündüm. "İyi misin? Neden bu saatte buradasın?"

"Sen kimsin?" Diye sordum. Derin bir nefes aldı.

"Arkana dönüp bakmaya ne dersin?"

"Gerçek misin yoksa halüsinasyon mu?"

GÖNDERİLMEYEN MEKTUPLAR {Tamamlandı}Where stories live. Discover now