hile

16 0 12
                                    

-Muhammed'in anlatımıyla-

Ahmet'in kafası benim tarafımı dönmüş bir şekilde duruyordu, gözlerine kan yürümüş ağzı hafif açık kalmıştı. Göz bebeklerimin tam içine bakıyordu, sanki birazdan canlanacak yine o komik olmayan ama insanı neşelendiren esprilerinden yapacak gibiydi. Keşke öyle olsaydı.

Şok içinde etrafımdaki cesetlere baka kalmıştım. Ne yapacaktık burada, ilk hiç var olmayan küçük kız kardeşim yerine koyduğum Eva ölmüştü, daha sonra da Ahmet, peki şimdi kim ölecekti?

Nasıl bu kadar kolay alıştığıma şaşırmıştım bir anda, saatlerimi dip dibe geçirdiğim insanlar yarım saat içinde tek bir kurşunla yok olmuştu. Şimdi sıra kimdeydi?

Ahmet'in gözünden gözlerimi çektiğimde sanki dünya bir anlık durmuş gibi hissetmiştim, Ayça'nın hıçkırıkları tekrardan kulağımı bulduğunda acıyla ona baktım, bende senelerimi geçirdiğim bir insanın ölümünü gözlerimle görseydim taş üstünde taş bırakmazdım ama şuan yapabileceğimiz tek şey oyunu kuralına göre oynayıp buradan çıkmaktı.

Ya ben ölecektim ya da Ayça, ya Davit ölecekti yada Dilan.

Aslında psikolojik olarak onların ölmesi bizim de öldüğümüzün kanıtıydı, onlar bizim bu kısa süre ailemiz olmuştu ve biz ailemizden iki üyeyi kayıp etmiştik

Buraya dokuz kişi girmiş 8 ölü olarak çıkacaktık.

"CEVAP VER ARTIK BANA! YÜZÜME BAK" Ayça'nın acı dolu bağırışıyla darbe etkisi yemiş gibi donuk bir şekilde ona dönmüştüm, fazla düşünmekten dünyayla olan bağlantılarım bir anlık kesilmişti.

"ne yapacağız, bir şey söyle. Lütfen" tek bildiğim şey oyunu kuralına göre oynamamızdı. Başka hiçbir şey düşünemiyordum.

"Allah kahretsin, yardım edin bize!" Davit'in sert sesi odada yankılanırken burnuma gelen kan kokuları midemi bulandırıyordu.

"Dilan bu oyunu baban yapmadı mı he! Söylesene! Biliyorsun sende kurtuluş yolunu! SÖYLESENE, ŞAKA BUNLARIN HEPSİ BİRAZDAN UYANACAKLAR DESENE! Şaka, şaka değil mi?" Ayça'nın acı dolu bağırışları, isyanları kulaklarımı tırmalarken tek düşündüğüm şey sıradaki ölecek kişinin kim olduğuydu.

Kendimi düşünmüyordum bile, acaba Ahmet gibi t+ek tek kafama mı sıksaydım. Olamazdı, Rabia? Onu öyle bırakamazdım. Davit ona iyi gelmezdi.

"konuş Dilan" düz sesimle Dilan kafasını bana çevirdi, gözlerimin içine çok garip bakıyordu. Bu zamana kadar Dilan'ı iyi gözlemlemiş sayılırdım, iki kişiliği vardı onun. Bir tarafı bencil hep kendini düşünen, diğer tarafı da etrafını düşünüyormuş gibi yapan enerjik olgun bir kadın.

O oyunların en korkunç kısımlarında zekasını kullanıp bir kenara kaçmasını iyi biliyordu ve bunu sadece kendi için yapıyordu. Bunca insan birbiri için savaşırken o sadece kendini düşünüyordu.

Diğerleri Elaon'un bencil, insanları kendinden küçük gördüğünü zannediyordu ama aslında Dilan tam anlamıyla böyleydi.

"neyi söylememi bekliyorsunuz? Buradan kaçabilmenin bir yolu olduğunu mu? Yada size yardım edebilmemin bir yolunu mu? Yok. Böyle bir şey yok. Olamaz da zaten, hani? Nerede? Siz etrafınızda şu siktiğimin kapısı dışında başka bir çıkış yolu görüyor musunuz? Ben göremiyorum. Yada lanet olası adamlardan başka bize acıyıp yardım edecek birini tanıyıp biliyor musunuz? Ben bilmiyorum. Sizde bilmiyorsunuz! Bana artık bir şey sorup durmayın!" başımızdaki adamlar ağızlarını açıp yardım etmekle alakalı tek bir kelime dahi söylemiyordu, öylece etrafına bakıyor tartışmalarımızı dinliyorlardı.

10 DA 5Donde viven las historias. Descúbrelo ahora