ALTINCI BÖLÜM

653 37 42
                                    

Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmemektir.
Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;
Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.

Hüseyin Nihal Atsız


''Her ne kadar insan elinde büyümüş olsa bile, kurdun yavrusu sonunda kurt olur.''

-Şeyh Sadi-


***

''Nişan al!'' diye bir aslan gibi kükrüyordu yine Yavuz komutan askeriye bahçesinde.

Acemi birliğine atış talimi yaptırmak en bunaltıcısıydı. Albay tutturmuştu sen eğitimlerine katıl diye. El mecbur katılmıştı.

''Ateş!''

Eşzamanlı olarak yan yana dizilmiş ve yere yatmış 10 asker ellerinde ki tüfekleri ateşlediler ve karşılarında ki insan şeklinde olan hedef tahtalarına ateş ettiler.

Yavuz komutan hedef tahtalarına dönüp gözlerini kısıp, kısa bir bakış attı. Neredeyse hepsi bir yerleri tutturmuştu. Tek bir tahta boştu, kurşun izi yoktu. Dönüp hedeflere karşı gelen askerlere baktı. Hafif toparlak bir arkadaş tutturamamıştı.

Askerlere doğru ilerledi. ''Asker!'' dedi yanlarında durunca.

''Emredin komutanım.'' diye bağırdı hepsi aynı anda.

Hedefi vuramayan askerin yanında çöktü. Kendisine bakmıyordu, karşıda ki hedef tahtalarına bakıyordu. ''İsmin ne senin asker?''

Komutana bakamadı asker. Bir insanın sesi bile mi korkutucu olurdu? ''Ferhat komutanım.''

''Ferhat...'' dedi sakince önce. ''Savaştasın! Arkadaşların esir düştü. Öldürecekler, vurmalısın düşmanı, vur Ferhat!'' diye kükredi ve eşzamanlı olarak yerden bir avuç toprak alıp askerin yüzüne attı. Kendisi çömeldiği yerden kalkıp tekrar bağırdı. ''Ateş!''

Ferhat asker ne olduğunu anlayamadan, gözlerini ovuşturarak yarı açık gözlerle hedefe bakıp ateş etti.

Baktı Yavuz komutan. Yine ıskalamıştı.

''Olmadı Ferhat! arkadaşların şehit oldu, senin yüzünden, sen bu işi başaramıyorsun. Senin ananın kucağı değil burası. Burası ölüm. Burada duyguya yer yok, acıya yer yok!'' askeriye de sesi yankılanıyordu. Ormanın kralı olan aslan gibiydi buralarda.

Kendisini biraz geride, ağaçların arasında oturmuş izleyen Hilal'den bir haberdi. Eğitimi bitmişti Hilal'in. Tuvaletleri temizlemiş, biraz hava almak adına bahçeye çıkmıştı. Eğitim alanının biraz gerisinde olan ağaçların arasında oturmuştu. Sonra Yavuz komutan gelmişti.

Sesi kulaklarını doldurmuştu. O muazzam sesi...

Aniden yanında biten Kardelen ile hemen ona döndü daldığı yerden. ''Prenses, prensine mi bakıyormuş? rahatsız etmedim dimi?''

Gözleri anında kocaman açıldı Hilal'in. ''Ne?'' diyebildi bunu diline de yansıtarak.

Muzip bir ifade belirdi Kardelen'in yüzünde. Bakışlarını Yavuz komutana çevirdi; bir askerin başında durmuş, silahın namlusunu göstererek hararetle bir şeyler anlatıyordu. ''Bu konuda herkesi kandırırsın da, beni asla kandıramazsın Hilal.''

KANLI AYWhere stories live. Discover now