6. BÖLÜM: BULANIK ZİHİN

1.3K 92 95
                                    

Nasılsınız? Ben bu aralar pek iyi değilim ama korkmayın, sizi ağlatmayacağım ayol (yalan)

Bugünün ikinci bölümünü atıp biraz ortalıktan kaybolacağım çünkü buna ihtiyacım var :( Bu süreçte her kurguya bölüm yazacağım, kendimi sorgulayacağım falan.

Ne kadar olur bilmiyorum ama bir süre yok olmam gerekiyor.

İyi okumalarss bebeklerim!!

-

6. BÖLÜM: BULANIK ZİHİN

Gözlerimi yoğun acı ve ağrıyla açtım, omuzumdan aşağısı fena yanıyor ve acıyordu. Ayağa kalktım ve etrafıma baktım. Sorun şuydu, omuzunun üstüne yataktan düşmüştüm!

"Anasını avradını," diye söylenerek omuzumu ovuşturdum, sert bir düşüş olmuştu benim açımdan. Yatakta kaybolan telefonumu aradım birkaç dakika. Bulduğumda ilk saate bakmıştım, saat ikiydi. Güzel, düğüne daha vardı. Altı gibi başlardı düğün.

Büge'nin evindeydim ama o yoktu. Muhtemelen hastaneye gitmişti sabahın köründe.

Tıkalı burnumu çektim ve telefonumdan rehbere girdim. Nehir'n ismini tuşladım ve aradım. Üçüncü çalışta açmıştı. "Ne var? Uyuyoruz burda." Ona göz devirdim, hep aynıydı bu kız. "Düğüne geliyor musun?" diye sordum banyoya giderken.

"Ne düğünü?" dedi uykulu sesiyle. "Düğün var bugün, gelecek misin onu söyle,"

"Sen geliyor musun?" Telefonu omuzumla kulağımım arasına sıkıştırdım. "Sorduğuma göre gerizekalı?" Telefondan birkaç hışırtı geldi, yataktan kalkıyordu sanırım dana.

"Bir tek bu danamız yatiyor, yiyor içiyor canı isterse kalgıyor." dedim alayla videoyu taklit ederek. Nehir de gülmüştü. "Kıyafetlerimi alıp sana geliyorum." dedi. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra kafamı salladım sanki görebilecekmiş gibi. "Göksu ve Büge'yi de al, Ecevit bile gelecek."

"Bundan Ecevit'in haberi var mı?" dedi gıcık gıcık. Ona göz devirdim. "Olacak birazdan, reddetmez ki." Oflayıp bir şeyler yaptı telefonun ucunda.

"Diğerleri de gelecek mi?" diye sordu tedirginlikle. Gözlerimi devirip odama geçtim. "Gökhan gelecek mi diye soruyorsan, bilmiyorum ama büyük ihtimalle zincirleme kaza gibi hepsi gelir." Alayla kurduğum cümlelere kıza kıza karşı çıkmasını takmayarak telefonu kapattım.

Tamam, ne giyeceğimi bilmiyordum hiç. Yanaklarımı şişirip dolabı açtım, tüm kıyafetlerim askeriyedeydi, zaten çok da yoktu. Mecbur Büge'den giyinecektik. Altıma yırtmaçlı siyah etek, üstüme de siyah bir dar bluz giydim.

Bu sırada Ecevit'i arıyordum. Açtığında gülümsedim. "Sek sek ceylanım?" dedim keyifle. Ecevit gülüp cevap verdi. "Ateş çiçeği?" dedi. Bunu demesiyle eriyip bittim kendi içimde. Yine de belli etmeden konuştum. "Bugün düğün var bir köyde. Benimlen gelir misin?"

Ecevit sustu önce. Hatta baya sustu. "Bilmem," dedi çekingen sesiyle. "Korkma Ecevit," dedim aklıma eski anılar gelirken. "Bu sefer başkasına gülümsedin diye kola dökmeyeceğim kafana." Bunu gerçekten yapmıştım, kıskanç bir yapımın olması benim sorunum değildi. Ecevit tekrar güldü. "Tamam, gelirim Balkız."

"Sek sek ceylanım benim. Beş gibi hazır ol, tamam mı?" Beni onaylayıp telefonu yüzüme kapattı buna göz devirip ofladım.

Makyaj masasının pufuna oturdum ve kendimi izledim. Güneş kremini aldım elime. Güzel tenimi buna borçluydum, sürmem lazımdı.

ELFİDAWhere stories live. Discover now