1

713 41 8
                                    


arkadaşlarla yaptığımız buluşma planı için hazırlanıyordum. arabanın anahtarlarını her zaman olduğu gibi aramaya başladım. şu lanet şeyi nasıl oluyordu da her seferinde kaybediyordum?

"buldum!" yine olabilecek en alakasız yerden çıkmıştı; mutfaktaki içki dolabından. dün gece eve sarhoş gelmiş, yetmezmiş gibi bir şişe de evde içmek için içki dolabının yanına ışınlanmıştım. herhalde o sırada buraya koyup burada unuttum.

daha fazla vakit kaybetmeden evden çıkıp arabaya bindim. buluşma saatimize 45 dakikadan az vardı. biraz geç çıkmış olabilirdim. ama yine de en erken gelen kişinin ben olacağıma emindim.

arabayı çalıştırıp ana yola girdim. yaklaşık 20-30 dakika sonra kafenin önündeydim ve otoparka doğru sürmeye devam ettim.

bu gün hafta sonu olduğu için biraz kalabalıktı ama otopark o kadar da değildi. arabayı yavaşlatıp çıkışa en yakın yerden boş bir yer bulmaya çalıştım. ilk gözüme kestirdiğim yere doğru sürdüm.

arkamda gördüğüm siyah bir araba sanki çok acelesi varmış gibi kornaya basıp duruyordu. park etmeye çalıştığımı görebildiğinden şüpheliydim.

"yavrum amacın ne bassana gaza. illa arkadan arabana mi gireyim?"

arabanın camından çıkıp hayvan gibi bağırmasıyla benim de tepki vermem fazla uzun sürmedi.

"sıkıyorsa gir bakalım. mercedes bu araba. sikerim keyfini. zorlarım o bütçeni."

ah! cidden iyi bir gün geçirmeyecektim.

arabayı bulduğum alana park ettim. tam arabadan inmek üzereydim ki, arabaya çarpan şeyle ileri doğru düştüm.

"yuh! hayvan mısın be sen?!"

adam resmen arabanın içinden geçmişti.

"siktir! kafayı mı yedin oğlum bu ne?"

sorduğum soruları duymamış gibi yaparak arabasını geri sürmeye başladı.

"pardon yaa."

verdiği cevap iyice sinirlerimi bozmuştu. telefonumun çalma sesiyle elimi saçlarıma atıp, sabır dolu bir nefes verdim ve saçlarımı karıştırdım.

"ne var Hyung?"

Namjoon Hyung, zamanında gelen tek kişiydi, fakat aynı zamanda bu zamanını da tutturduğu tek şeydi.

"Taehyung, neredesin oğlum sen? erken gelirsin diye geldim sen yoksun."

"otoparktayım hyung, kimse yoksa gelsen iyi olur."

ne olduğunu sorduğunda onu geçiştirdim ve konuşmayı oldukça kısa tutarak telefonu kapattım.

önüme, kolunu arabanın camına koymuş ve dik dik bana bakan adama döndüm.

bir açıklama beklediğimi belli ederek gözlerimle arabanın yerdeki plakasını işaret ettim.

"sıkıyormuş demek ki."

yüzüme mide bulandırıcı bir ifade kondurup iki adım ileri gittim.

"hastalıklı mısın lan sen? önce park ettiğimi görmene rağmen kornaya basıyorsun, sonra arabama çarpıyorsun. hayır, özürü de kabahatinden büyük."

arabadan inip bana doğru birkaç adım attı. ortadan ikiye ayırdığı saçları ve göz rengi dikkatimi çekmişti.

"herhangi bir özür dilediğimi hatırlamıyorum."

soru tonuyla kurduğu cümle sinirime son derece dokunuyordu. arabasından ve kıyafetlerinden, kısaca her halinden zengin bebesi olduğu belli oluyordu. şımarık zengin bebe.

"bekliyorum o zaman."

"dilemek istemiyorsam?"

"arabama çarptın ve özür dilemek istemediğini mi söylüyorsun?"

"evet."

biraz bekleyip arabama tekrar bindim.

"biraz ileri geçersen çıkacağım."

arkadan Namjoon Hyung'un sesini duydum.

"Taehyung! lan nereye?"

off Hyung bir sus ya lütfen.

arabayı önce geri geri sürdüm. daha sonra zengin bebenin arabasına doğru konumladım. ne yağacağımı anlamış olacak ki gözleri fal taşı gibi açıldı.

"LAN!"
"LAN NAPIYORSUN!"

son hızda ileri sürdüm ve benim arabama çarptığı gibi onun arabasına çarptım.

çok kısa ve saçma oldu ilk bölüm ama sonraki bölümlerde düzeltmeye çalışacağım🤍

önceki ficim silinmiş ağlıcam ya

ha bu arada şu küçük harf şeyi için siz sormadan ben söyleyeyim

klavyem otomatik küçük yazıyor yani böyle küçük başlıyor cümleler

telefondan yazdığım için yazdım hataları olabilir çok özür diliyorum şimdiden

iyi okumalar..🧸

rich businessman | taekookWhere stories live. Discover now