dokuz.

396 69 43
                                    

TAEHYUNG

Dünyanın hangi köşesine kaçarsak kaçalım kurtulamayacağımız şeyler vardı. Geçmişimiz gibi, kendimiz gibi, anılarımız gibi.

Ya da başkalarının anıları gibi.

Jungkook'u dört gündür görmüyordum, geçtiğimiz pazarın pazartesiye bağlandığı sabaha kadar o ayyaş rahibin yanında kalmıştım fakat o bana bir süre kiliseye gelmememi söylediği bir mesajla teşekkür etmişti.

Gerçek bir teşekkür beklediğim yoktu fakat birden bire ne olduğunu anlamıyordum, bana bir açıklama borçluydu. Ne yazık ki bu açıklamayı pazar gününden önce alamayacağımın farkındalığı iki gün önce gelmişti. İki gündür Jungkook'a ait eski bir isimden kaynaklanan gerginliğim beni rahatsız etmiyordu.

Düşünmüyordum bile.

"Taehyung hey- dünyadan Taehyung'a!"

Gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp baktığım ekrandan kafamı kaldırdım, Harin kolumu sarsıyordu.

"Ben gidiyorum."

"Ah, üzgünüm dalmışım."

"Neye bakıyorsun sen?"

Kafasını telefonuma yaklaştırdığında hızlıca açık olan sekmeyi kapattım. Jungkook'un dört gün önce attığı mesaja bakıyordum, cevap vermemiştim. Bazen öylece o iki mesaja saatlerce bakıyordum.

"Hiç, mesaj gelmiş de..." sırtımı dikleştirip dikkatimi Harin'e verdim, "Neden erken gidiyorsun?"

"Anneler partilerden erken ayrılır." Çantasını omuzuna takıp kasanın üzerine oturmuş bir şekilde hazır tatlılardan kaçıncı olduğunu bilmediğim bir tane yiyen Saeyun'un yanağına bir öpücük bıraktı. "İyi geceler çocuklar."

"İyi geceler..." Saeyun'a döndüm, "Onların parasını ödeyeceksin değil mi?"

"Hasan ödeyecek." Plastik kaşıkla dizlerinin üzerine çökmüş kolasını yudumlayan Hasan'ı gösterdi.

"Pekala, öderim."

Bazı geceler, mesaiye kaldığım geceler Hasan ve Saeyun markete gelip benimle sabahlamaya başlamışlardı. Bugün ilk defa Harin de onlarla gelmişti, sohbet ediyor, saçma sapan şeylere gülüyorduk ve sabah ne zaman oluyordu fark etmiyorduk bile.

Jeon Jungkook'u düşünmüyorum, arkadaşlarım beni yeterince oyalıyor.

Desem de kendime, ayaklarıma kiliseye gidip o rahibe beni bir kenara atmasının hesabını sormamak için zor hakim oluyordum. Bir an bile kafamdan çıkmıyordu.

Jungkook'u görmediğim dört günde kendi içimde bir değişiklik var mıydı, kabuslarım devam ediyordu fakat bir önceki gece uzun zaman sonra ilk defa rüyamda o kaza anından başka bir şey görmüştüm. Jungkook'u.

Seans yaparken bir anda kilisede yangın çıkıyordu ve ikimiz de yanıyorduk. Jungkook'un yüzünde öyle bir gülümseme vardı ki, yanmaktan son derece memnun gibi görünüyordu. Onu öyle görmek benim de rahatlamamı sağlıyordu, ikimiz de alevlerin içinde dans ederek kül oluyorduk.

Bunun dışında değişen hiçbir şey yoktu. Delüzyonlarım zaten hatrı sayılır şekilde azalmıştı fakat seansı bıraktığımız dört günde ne artmış ne de daha da azalmıştı.

Her şey aynıydı.

"Yaptığının Raon'un yanına kalması hakkında ne düşünüyorsunuz?" diye sordu Saeyun bir anda, tabağının dibinde kalanı sıyırıyordu.

"Yapabileceğimiz bir şey yok, baya ustaca planlamış. Zehri kendi almamış, ondan ayrıca farklı insanların da kullanmasını sağlamış..." Hasan her maddede bir parmağını havaya kaldırarak Bayan Raon'un yaptıklarını sıraladı.

Geceyarısı Duası || TaekookWhere stories live. Discover now