10- Doğum günü partisi

40 13 4
                                    


              >>>>>>>>>>  🌙  <<<<<<<<<<

Gözlerimi yavaşça açtım.
Etrafa baktım ve gözümü alan
güneş ışığına baktım.
Yavaşça ayağa kalkarak pencereye
doğru ağır adımlar attım.
İki elimle perdeleri tutup kapattım.
Aynanın karşısına geçip
kendime baktım.
Dedim
- Günaydın Kiraz.
- Sana da günaydın Kiraz.
Kendi kendime konuşmaya başlamıştım.
Hah ne komik ama!
Bugün kendimi değişik
hissediyordum.
Sebebi ne olabilir di?
Sakinim nedense, hem de çok sakin.
Banyoya girip duş aldıktan sonra üstümü giyindim.
Altıma kolejin eteğini üstüme ise
gömleğimi giymiştim.
Ve son olarak kravatı takmıştım.
Kravattı değil mi o boynumuza taktığımız.
Doğru kravattı neden buna takıldıysam her neyse.
Sonra saçımı örüp aşağıya indim.
Okul açılalı 4 gün olmuştu.
Aklımdan bu geçerken evin boş olduğunu fark ettim.
Kimse yoktu sofrada.
Hizmetli Melis ablayı gördüm.
- Melis abla annem nerede?
Melis abla bana bakmadı bile.
- Melis abla iyi misin?
Sonunda başını bana çevirdi
ve dedi
- Özür dilerim canım dalmışım.
- Neden ki?
- Hiç öyle erken kalktım bugün ondandır.
Melis ablanın bir şeyden rahatsız olduğu belliydi ama çok üstüne gitmek istemedim.
- Melis abla annemleri gördün mü acaba?
- Ah tabi! Erkan Bey garaja gitmenizi söyledi bir aksilik olmuş sanırım.
- Tamam sağol.
Evin kapısını açıp garaja
doğru yürümeye başladım.
Ardından ayağım bir taşa takılınca tökezledim ama düşmedim.
Taşı elime alıp bahçeye fırlattım.
- Neden önümdesin sen!
Sonra babamın sesini duydum
- Kızım sonunda geldin.
- Ne oldu baba Melis abla dedi
bir aksilik varmış.
- Evet doğru annen ile abin de burada gel bak sana ihtiyacımız var.
Babam ile birlikte garaja girdik.
Abim ile annem de bir şeyin yanındaydılar.
Üstü örtülü bir şey vardı da neydi ki o?
Babam gülümsedi
ve beni kolumdan çekip
üstü örtülü şeyin yanına çekti.
Elimi örtüye tutturdu.
- Ne oluyor ya?
Bakışlarım abimi buldu.
Abim dedi
- Aç bak da gör ne olduğunu.
Anneme baktım abimi onayladı.
Elim ile örtüyü tuttum.
Nedense üstümde bir gerginlik vardı
ama ne gerginliği bilemedim.
Örtüyü yavaşça çektiğimde
ise gördüğüm şey sayesinde
gözlerim kocaman açıldı.
Hayal mi acaba diye düşünüyordum
ama gerçekti sanki.
Elimle yavaşça motora dokundum.
Babamın bana gülerek baktığından emindim.
Abim ile annemin de öyle baktıklarından emindim.
Abim birden başıma kask geçirdi.
- Eee hadi bakalım bugün de beni
okula sen bırak.
- Ciddi misin abi?
- Evet!
Hemen eve girip yerde duran çantamı
aldım ve sırtıma taktım.
Abim de kafasına kask takıp
motora bindi.
Hemen önüne oturup anahtarı taktım
ve çevirdim.
Egzoz sesi kulaklarıma gelince
kendimi tutamadım
- Vay sesine kurban olurum!
dedim.
Babam gülmeye başladı ve ben
tabi ki utanmıştım.
Sonra abim kollarını belime doladı
ve dedi
- Hadi sür bakalım.
Önce yavaşça sürmeye başladım
abim dedi
- Kızım biraz hızlı sür!
Hiç zevki çıkmıyor böyle.
Abimin bu lafı ile daha hızlı
sürmeye başladım.
Sabah olduğu için çok
araba yoktu.
Ardından motora daha da gaz verdim
ve hızlandım.
Abim konuşmaya
başladı
-Kız tamam yeter çok hızlanma!
Gülmeye başladım.
Ardından abimin okulunun önünde durduk.
Okula giren öğrenciler bize
bakıyorlardı.
Abimin yakın arkadaşı
olan Furkan abi
yanımıza geldi.
- Vay vay bu motor da ne böyle?
Güldüm
- Babam almış Furkan abi nasıl?
- Süper güle güle kullan Kiraz.
- Sağol.
Ardından bir kaç kişi de yanımıza gelmeye başladı.
Ve tabi ki konuşmaya başladılar.
- Of motora bak!
- Şu ne güzel motor.
- Kızda ki havaya bak lan!
- O değilde kız da yakışmış motora.
Abim motordan inip kaskı çıkardı
ve etrafta ki insanlara baktı.
- Hiç motor görmediniz mi
dağılın!
Ardından Ebru geldi.
Abimin yanında durdu, abime baktı ve gülümsedi.
Elini tutacak iken aralarına geçtim.
- Neyse abi ben okula gidiyorum
sen Furkan abi ile güzel güzel
takıl kızlar ile çok gezme
hatta hiç gezme.
Abim, Furkan abi ve Ebru anlamayan
bakışlarını bana çevirdiler.
- Neyse ben gidiyorum görüşmek üzere.
Gazı kökleyip oradan uzaklaştım.
Ve okulumun yolunu tuttum.
Işıklarda durunca yanıma da
bir tane motorcu durdu.
Başımı o yöne çevirdim.
Sonra o da bana bakınca önüme baktım.
Yeşil yanınca hızla okulun yolunu tuttum.
Motorcu sanki peşimde gibiydi
ya da bana öyle geliyordu.
Okulun bahçesine girdim
ve arkamda olup olmadığına baktım.
Yoktu.
Yanlış anlamıştım tabi ki.
Her neyse motorun üstündeki
anahtarı çekmek için önüme baktığımda
bana bakan kasklı adamı gördüm.
Küçük bir çığlık atıp dengemi
kaybedip düşüyordum az kalsın.
Adam bileğimi tutup beni düşmekten
kurtarmıştı.
Kolumu hemen çektim ve dedim
- Neden beni takip ediyorsun!
Adam kaskını çıkartınca
afalladım.
- Ş... şey pardon ya.
Karşımda Ayazı görmeyi beklemiyordum nedense gerçi hiç dikkat etmemiştim.
Ayaz bana baktı ve dedi
- Babamın okuluna geldim
seni takip etmiyordum ajan.
- Ne bileyim başkası sandım ve
kafam karışık nedense.
Ayaz kaşlarını çattı
- Neden bir sorun mu var?
- Hayır yok ama bilemiyorum
kafam karışık neyse en iyisi
sınıfa gidelim.
İki elimde kaskımı sıkıca
tutup çıkarmaya çalıştı.
- Neden çıkmaz ki bu!
Ayaz güldü ve dedi
- Sence de bir şeyi unuttuğun
için çıkmıyor olabilir mi?
- Neymiş o?
- Kaskın kemerlerini çöz.
- Kaskın kemeri mi var?
- Lafın gelişi işte onlardan kurtul
önce.
Elimi oraya götürüp
Ayaz'ın değiyişiyle kemerleri çözdüm.
Kemer ne ya bence bunun adı farklı da neyse çok takılmasam iyi olur.
Ardından tekrar çıkarmayı denedim ve sonun da çıkmıştı!
- Oh sonunda başardım ya!
Ayaz motoruma baktı ve ıslık çaldı.
- Hayırlı olsun güzelmiş motorun.
- Seninki ile aynı sadece benimkinde beyaz şeritler var.
Güldü. Çok güzel bir güzel bir gülüşü vardı.
Sonra bana baktığını anlayınca
başımı başka tarafa çevirdim.
Ardından Merih'in gür sesini
duydum.
- Ne oluyor burada!
Yüzümü ona dönmem ile arkasından
koşan Bartu' nun Merih'in kolunu sertçe
tutup çekmesi bir oldu.
Merih' in kulağına bir şeyler
fısıldadı ve Merih'in bakışları yumuşadı.
- Günaydın gençler naber!
Bartu yine neşeli bir şekilde
omzunu Ayaz' ın omzuna vurdu.
Ayaz dedi
- Biz iyiyiz de arkadaşınız birazcık
sinirli galiba.
Ben güldüm
- Birazcık mı? Bence gayet sinirli.
Ayaz da güldü
- Yok ya birazcık hem...
Merih' in sesi sohbetimizi
bıçak gibi kesti.
- Bir de utanmadan gülüyor musun sen ya? Yüzsüz müsün oğlum sen he!!!
Biz anlamayan bakışlarla
Bartu'ya bakarken Merih
öfkeden çıldırıyordu.
- Bartu ne oluyor!
Dediğimde Merih biraz sakinleşmiş
gibiydi.
Anlamadım ya bir sakın bir sinirli
kafam karıştı şimdiden.
- Ya siz Merih' ime bakmayın
bugün ters tarafından kalkmış ondan böyle yoksa her şey yolunda.
Bartu' nun açıklama şekli
Ayaz' ı güldürürken benim kaşlarımın çatılma sebebi olmuştu.
Derin bir nefes aldım ve anlımı
oluşturmaya başladım.
- Bartu on saniye içinde bana
ne olduğunu anlatmazsan
sana yapacaklarım hiç iyi şeyler
olmayacak.
Bartu' nun yüzü asıldı ve Ayaz' a baktı.
- Sevgiline söyle beni tehdit etmesin.
Ayaz ile aynı anda
- Biz sevgili değiliz bir kere!
Diye çıkıştık.
Merih de onayladı ve
- Onlar sadece ARKADAŞLAR
Dedi.
Haklıydı arkadaştık.
- Bartu farkında mıskn bilmem ama
üç saniyeden az kaldı.
Bartu hemen olanları anlatmaya başladı.
- Kiraz şimdi Ayaz' ın hikayesinde senin hakkında yazan bir şey var onu okumadın sen galiba.
Bartu' nun dedikleri ile kaşlarımı çattım.
- İnstagram da mı?
- Evet baksana.
Ayaz da benim gibi telefonunu çıkartıp
hikayesinin olduğu yere basınca karşıma çıkan yazıyı okumaya başladım.
Aynı merakla Ayaz da okumaya başladı.
Okudukça morelim bozuldu.
Sonunda cümle bitince telefonu cebime
koyup ona döndüm.
- Cidden benim hakkımda böyle mi
düşünüyorsun?
Ayaz sınırlı bir şekilde telefonunu motorun üstüne koyup bana baktı.
- Bunu ben yazmadım, yemin ederim
ki ben yazmadım!
Yazmamış mıydı?
Ne yani biri onun telefonunu alıp
bunu o mu yazmıştı ne saçma.
- Ayaz cidden kendimi beğenmiş
ucubenin teki olduğumu mu düşünüyorsun?
- Kiraz dedim ya ben yazmadım.
Neden inanmıyorsun.
Başımı iki tarafa yavaşça salladım.
- Tamam sabah sabah gerginliğe gerek yok büyük ihtimal biri telefonunun şifresini bulup küçük bir oyun
yapmaya çalışmış.
Sustuğumda Ayaz konuşmaya başladı.
- Bana inanıyor musun?
- Tabi ki de.
Merih yine sinirlenmiş gibiydi.
- Kiraz cidden ona inanıyor musun?
Hadi ama bu büyük aptallık
her şey ortada o yapmış işte.
Ayaz elini yumruk yapıp öne bir adım atınca ona engel oldum.
- Merih misin nesin ağzını topla
ben insanlar hakkında
asla böyle şeyler yazmam hele
Kiraz hakkında asla!
Merih sırıtmaya başladı.
- Neden Ayaz, Kiraz' ın ne ayrıcalığı var
diğer insanlardan?
Merih' in sorduğu soruyu ben de merak etmiştim aslında.
Ayaz' a baktığımda dediğine pişman olmuş gibiydi.
Anlaşılan benim gibi iyice bu konudan sıkılmıştı.
Ayaz birden hızlı adımlar ile
okula doğru gidince tam peşinden
gidecektim ki Merih kolumu tutup buna engel oldu.
- Kiraz farkında mısın bilmem ama Ayaz geldiğinden beri bizi unuttun.
Yüzünü bile göremiyoruz ve sen hep
onunla birliktesin.
Sakin bir şekilde
- Sen düzelene kadar da bu böyle devam edecek Merih.
Dedim.
Merih anlamaz gözlerle bakınca daha fazla konuşmak istemedim ve hemen okula girdim.
Ben de diyorum bugün neden bu kadar sakin ve huzur verici.
Bir okula geliyorum ve hop hemen
sinirlerim alt üst oluyor!
Neyse çok takılmasam iyi olur.
Sınıfa girince daha yeni oturmuştum ki
Burcu' nun çığlık atarak içeriye girdiğini görünce yerimden sıçradım.
- Helüü şapşikler!!!
Burcu' nun sesinden dolayı
kulaklarımı kapattım ve dedim.
- Burcu yeter bağırma kulaklarım kanadı!
Burcu kıkırdadı incecik sesiyle.
- Nasıl bağırmayayım şapşik
bugün akşam doğum günü
partim var ve herkes davetli!
Bu bana neden "Şapşik" diyor acaba.
Hayır yani samimi bile değiliz, hatta düşmanız bile .
- Hayret bak sen şu işe beni davet
etmen garip oldu.
Burcu sırıttı
- Ay pardon tatlım herkes derken seni
kastetmemiştim.
Ay sanki ben de bu kızın
doğum gününe gitmeye meraklıydım!
Burcu Ayaz' a döndü,
- Selam Ayaz! Doğru hatırlıyorum değil mi? Gerçi unutulacak gibi değilsin.
Mutlaka gel olur mu?
Ayaz başını iki tarafa salladı.
- Olmaz.
Burcu' nun hemen yüzü asıldı.
- Neden ki çok eğleneceğiz ama.
Ayaz bana baktı ve dedi.
- O yoksa ben eğlenemem.
Ne demek istediğini tam anlamasam da aklımda bir kaç şey vardı.
Su şişemi çıkartıp su içmeye başladım.
Burcu Ayaz' a döndü.
- Siz çıkıyor musunuz?
Ne!
Az kalsın içtiğim suyu
püskürtüyordum.
Öksürmeye başladım ve
yüzüm kızarmıştı.
Ayaz' ın bu halime
gülmesi sinirimi bozmuştu.
Ayaz, Burcu' ya döndü
- Çıkıyoruz evet.
Burcu' nun yüz ifadesi
bir anda değişti.
Sinirlenmeye başladığı belliydi.
Tam ağzımı açıp
"Hayır biz çıkmıyoruz" diyecektim
ama Burcu' nun bu halini görünce dudağımın kenarı sinsice yukarı
kıvrıldı ve konuşmaya başladım.
- Evet çıkıyoruz.
Ayaz şaşırmış bir şekilde bana baktı.
Konuşmaya devam ettim.
- Ayaz ile anlaşmıştık daha açıklamak istemedik çıktığımızı ama Ayaz dayanamadı sanırım.
Burcu sinirden renkten renge
giriyordu ve bu benim
çok hoşuma gidiyordu.
Ayaz konuşmaya başladı
- Eee Burcu kabul ediyor musun
teklifimi?
Burcu' nun bir anda yüz ifadesi
sevimli bir kız rolünü aldı.
- Tabi ki de evet o zaman bu akşam
bizim evde saat 20.00 da buluşmak üzere.
Burcu gittikten sonra rahatça bir
nefes almıştım.
- Bu kız hep mi böyle?
Başımı onaylarcasına salladım.
- Aynen öyle ve sen neden çıkıyoruz dedin oysa ortada öyle bir şey yok.
Ayaz sırıttı
- Eee sen kabul ettin zaten demek ki ortada öyle bir şey var.
Gözlerimi kıstım.
- Bak sen şu Amire komutanına asılıyor. Acaba bunu ajanlar duysa ne gibi
dedikodular çıkar?
- Diyene bak amiri ile sevgili olduğunu ilan eden ben miydim?
- Ayaz bak sadece bir şakaydı abartma.
- Biliyorum zaten sana asılacak biri gibi mi görünüyorum?
- Ah hayır tabi ki de!
- Ben de öyle düşünmüştüm.
Ardından sınıfa diğerleri de gelince konuyu kapattık.
Yoksa Bartu' nun yine çenesi açılacaktı.
Ama aralarında Merih yoktu.
Her neyse bunu şuan düşünecek değildim.
Ardından sınıfa fizik hocamız Ali hoca gelince herkes yüzünü buruşturdu.
Çünkü ders çok sıkıcı geçecekti!!!!!

Karanlıktaki ışıkWhere stories live. Discover now