BİTMEYEN KEŞKE

26 5 31
                                    



Adam uyandı. Esneyerek yatakta doğruldu. Her zaman olduğu gibi uykusunu alamamıştı. Homurdanarak yataktan kalktı. Yatak örtüsünü düzeltti. Bir an için yatak örtüsünün karelerinde kayboldu gözleri, irkilerek kendine geldi. Ne vardı sanki bir gün de uykusunu almış olarak uyansa?

Tuvalette işlerini hallettikten sonra mutfağa geçti. Dolaptan, dün eve dönerken yolunun üstündeki fırından aldığı böreği çıkardı. Her gün o fırına uğrar ve her gün aynı börekten alırdı.

Böreğinin ısınmasını beklerken bir yandan da söyleniyordu '' Keşke her sabah erkenden uyanmak zorunda kalmasaydım. Uykumu alamadıktan sonra nasıl verimli çalışabilirim ki? Para kazanmak için işe gitmek zorunda olmasaydım erken kalkmak zorunda da olmazdım. Bütün gün gezip tozar keyfime bakardım. Hem o zaman daha mutlu ve sağlıklı olurdum. Doğru düzgün uyuyamayan bir insan sağlıklı olamaz.'' Tavadan gelen cızırtıların artmasıyla böreğin ısındığını anladı. Böreğini bir tabağa aktarmaya gerek duymadan tezgahın başında yedi. Portmantoda duran çantasını ve ceketini alıp evden çıktı.

...

Adam işe gidiyordu. Giydiği kösele ayakkabılar o yürüdükçe ses çıkarıyordu.

Tak tak tak

Yol kenarında duran bankamatiği görünce nakit parası kalmadığı aklına geldi. Adımlarını hızlandırarak yeşil renklerden oluşan bankamatiğe ilerledi. Bir miktar para çektikten sonra kartını bankamatikten çıkardı. İnce kartın parmağındaki yara bandına çarpmasıyla canı yandı. Sabah bir farklılık yapmak isteyip böreğinin yanına domates doğramaya kalkışmış ama bıçakla domates yerine parmağını kesmişti. ''Keşke bıçaklar olmasa. '' diye söylendi. '' Zaten çok tehlikeliler. Benim sadece parmağım kesildi ama bıçakla insanları öldürenler de var sonuçta. Taş Devri'nde yaşamıyoruz artık. Bu ilerleyen teknolojiyle bıçak yerine kullanılabilecek tehlikesiz bir şeyler üretebilirler elbet.''

Yürümeye devam etti. Yolda tanıdık insanlar görüyor ancak onları görmezden geliyor ve kendisine selam verilmedikçe kimseye selam vermiyordu. Herkesle konuşup samimi olabilen insanlara hayret ediyordu. Bu kadar insana nasıl tahammül edebildiklerini anlamlandıramıyordu. '' Keşke etrafımda gereğinden fazla insan olmasaydı. Hepsiyle iletişim halinde kalmak yorucu oluyor. Sadece birkaç yakın arkadaşım kalsa yeter. Gerisi baş ağrısından başka bir şey değil. '' diye düşündü. Düşünceler havuzunda yüzerken iş yerine iyice yaklaşmıştı. Zihnini toplayıp işine odaklanmaya çalıştı.

...

Adam işten dönüyordu. Fazlasıyla yorgun hissediyordu.'' Evde yemek yapmakla uğraşamam.'' diye düşünerek karnını doyurabileceği bir restoran aramaya koyuldu. Önüne çıkan restoranların hepsinde bir kusur bulup eleştiriyordu. '' Bunun dekoru çok iç karartıcı.'' , '' Bunun yemekleri ilgimi çekmedi.'', '' Bu çok pahalı görünüyor.'', '' Bunun duvarları dökülmeye başlamış, çok eski.'' , '' Bu çok küçük.'' , '' Bu çok kalabalık.''...

Sonunda kriterlerine uygun bir restoran bulduğunda içeri girdi. Boş bir masa bulabilmek için etrafa göz gezdirdi. İçeriyi gözlemlerken yanına gelen garsonu fark etmemiş, garson konuşmaya başlayınca irkilmişti.

'' Sizden başka gelecek var mı? ''

Adam başını sağa sola salladı. Ardından garsonun ona gösterdiği tek kişilik masaya yerleşti. Bir süre menüyü inceledikten sonra garsonu yanına çağırarak siparişini verdi. Siparişinin gelmesini beklerken etrafındaki insanları inceledi. Kıyafetlerini, neler yediklerini, kaşığı tutma şekillerini inceledi. Ama siparişi hala gelmiyordu. Mutfak kısmının kapısı her açıldığında umutlanıyor, garsonların farklı bir yöne gittiğini gördüğünde hayal kırıklığına uğruyordu. '' Keşke umut diye bir şey olmasaydı. O zaman hayal kırıklığı da olmazdı. Her şey daha güzel olurdu. '' diye söylendi. Bu sözleri restoranın içindeki bir süre sonra baş ağrıtmaya başlayan gürültüye karıştı, restoranın gürültüsü şehrinkine , şehrin gürültüsü Dünya'nınkine, Dünya'nınki de sonsuz boşlukta var olan milyarlarca gezegenin gürültüsüne...

denemelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin