2

650 70 68
                                    

Mess : Chapter 2

Dershaneden yine bir ton yükle çıkmıştım. Hocalar elime ödev fasiküllerini tutuşturduğunda ne olduğunu şaşırmıştım. Onları da çantama tıktığımda gerçekten dayanılmaz bir ağırlık oluşmuştu.

Changbin'in evinin olduğu sokağa adımımı attığımda derin bir nefes aldım. Bu sabah yaşanılanlardan sonra buradan geçip geçmemek arasında kararsız kalmıştım. Fakat çantam o kadar ağırdı ki yolu uzatacak gücüm kalmamıştı.

Okuldayken ilk defa Changbin'in sınıfına bir kere bile uğramamıştım. Sanırsam benden rahatsız olmuştu.

Sessizce sokakta ilerlemeye başladım. Changbin'in oturduğu apartman hemen sağ tarafımda kalıyordu. Normalde olsa tam bu noktada adımlarımı durdurup başımı kaldırmam ve Changbin'in evine bakıyor olmam lazımdı. Fakat şu an bunu yapmalı mıydım, emin değildim.

Çantamın saplarını sıkarak aldığım nefesi verdim. Ayaklarım istemsizce olduğu yere çivilenmişti. Vücudumun her bir noktası, stresten uyuşmaya başlamıştı. Kafamı kaldırdım.

Changbin'in evi her zamanki gibi karanlıktı. Ancak her zamankinden farklı olan şey; o karanlığın arkasında beni izleyen bir çift göz oluşunu bilmekti.

Utançla başımı eğdim. Bunu yapmamalıydım kesinlikle. Uzaklaşmak için koşar adımlarla eve gittim. Kendime eve attığımda ise derin derin nefes alarak elimi yumruk yapıp kalbime bastırdım. Changbin'e böyle hissettiğimi itiraf etmeliydim, değil mi? İşte, tam olarak bu noktada cesaretsiz kalıyordum.

Sabah uyandığımda rutin işlerimi halledip geç kalmamak için daha erken çıkmıştım. Yavaşça adımlarla otobüs durağına giderken bir yandan da annemle konuşuyordum.

"Dolapta yemek kalmadıysa bugün dershaneden çıkınca dedenlere uğra."

Dediği şeyle gözümü devirdim. Dershaneden dokuzda çıkıyordum. Dedemlere uğrayıp onlardan yemek alıp eve dönmem on bir buçuğu geçerdi. Direkt kendisi gelseydi artık...

"Sen ne zaman döneceksin?" dedim bıkkınca.

Sözde iş için yurtdışındaydı ama patronuyla arasında olup biteni anlamayacak kadar salak da değildim.

"Fransa'da işim biraz daha uzadı. İki hafta kadar daha burada kalmamız gerekecek. Sonra Portekiz'e geçeceğiz. Orada da iki hafta kalacağım."

"Yani bir ay daha yoksun."

Susmuştu. Gözlerimi devirerek, "Ben kapatıyorum." dedim. Bir şey daha söylemesine izin vermeden telefonu annemin yüzüne kapatıp ceketimin cebine attım.

Patronuyla sevgilisi olmasına karışacak ya da kızacak değildim. Sadece beni çocuk yerine koyup bunu benden gizlemesi sinirlerimi bozuyordu.

Otobüs durağına varmamla görüş alanıma reklam panosuna yaslanmış, müzik dinleyerek yolu seyreden bir Changbin girmişti. Zorlukla yutkunup ondan uzakta durarak otobüsü beklemeye başladım. Aynı zamanda kafamı eğmiştim. Fakat gözlerini üzerimde hissedebiliyordum. Durağa geldiğim ilk saniyeden itibaren beni izlemeye başlamıştı, tekrar.

Gergince telefonumu çıkardım ve bir şeyler kurcalıyormuş gibi davranmaya başladım. Normalde hiç alarm kurmadığım saate rastgele bir alarm kurmuş, galerimi temizlemeye başlamıştım.

Otobüsün gelmesiyle Changbin'le aynı anda otobüse doğru yönelmiştik. O, önce davranıp otobüse binmiş ben de hemen arkasından kartımı basmıştım; Kartımdan yükselen 'YETERSİZ BAKİYE' sesinden habersiz...

Şok içinde ekrana bakmaya başladım. Dün gece metrodan inince yükleyeceğime dair planlarım vardı ama aklımdan uçup gitmişti. Çaresizce şöföre dönüp, "Bu seferlik alttan alsanız. Yarın sabah iki kere bassam-" diye yalvarmaya başladığım sırada, siyahlar içindeki beden yavaş adımlarla tekrardan yanıma gelmiş, kolunu önümden uzatarak kartını ekrana bir kez daha okutmuştu.

mess :: seo changbin ✅Where stories live. Discover now