14- I Love You

200 27 77
                                    

Lütfen okuyup yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar!

Bölüm şarkısı: All Time Low - Therapy

14. Bölüm

Jimin'i havuzun biraz ilerisinde kalan yeşillik alanın üzerinde uçarak yerdeki çiçeklerin büyümesini sağlarken bulmamızın üzerinden yarım saat geçmişti. Karanlığın arasında kanatları parıl parıl parlayan peri cidden masallardan çıkmış gibiydi ama çiçeklerden birinin kökleri yeterince su almadığı için ağlamaya başladığı andan sonrası daha çok trajediye benziyordu. Yoongi dakikalarca Jimin'i sakinleştirerek susturmaya çalışmıştı, biz ise ciddili götü başı dağıtarak kahkaha atmakla meşguldük. Tatlı çiçek perisinin gözyaşıyla dolmuş mavi gözlerini Yoongi zorlukla kuruttuktan sonra, uçmak için büyük ısrarları olan Jimin'i zor bela yere indirip odasına götürmüştü. Sarhoş olup uçtuğunu söylediğinde bunu cidden gerçekleştireceğini hiçbirimiz düşünmediğimiz için oldukça eğlenmiştik.

Biz de içeri girdiğimizde geceye Yoongi ve Jimin olmadan devam etmiştik. Koltukta ben Jungkook'a sırnaşarak oturmuş, Minji ise Yoohyeon ile tekrar yere çökerek içki içmeye devam etmişlerdi. Bir süre boş boş muhabbet etmiş, Jungkook'un da eline içki alması ile işler eğlenceli bir kıvama gelmeye başlamıştı. Minji'nin alkol toleransı konusunda laf bile edemiyordum çünkü bu kadar su içse bile kafa yapardı ama o bitirdiği beşinci koca şişeye de hiçbir şeymiş gibi davranıyordu. Yoohyeon ve ben pek içmemiştik, zaten sarhoş olamadığım için alkol almayı da sevmiyordum. Bunun yerine şişenin yarısını gördüğünde bakışları mahmurlaşmış Jungkook'a odaklanmak çok daha ilgi çekiciydi.

Bacaklarımı kalçamın altına alarak oturmuş, yanımdaki Jungkook'un göğsüne doğru yaslanmıştım bana dönük olan bedenini fırsata çevirerek. O da benim tarafımdaki kolunu belime dolayarak açık uyluğuma bırakmıştı. Baş parmağı sürekli olarak bacağımın içini okşuyor, arada tüm elini uyluğuma sararak sıkıyordu. Hareketlerinin ne derece farkında olduğundan emin olmasam da hoşuma gittiği için sesim çıkmıyordu. Diğer elindeki dibinde biraz içki kalan bardağı kafasına dikip tamamını bitirdi ve yanında duran sehpanın üzerine bıraktı. Minji, insan dünyasındaki sorumlu olduğu insanların birinden bahseden Yoohyeon'u dikkatle dinliyordu ve ikisinin de odağı bizim üzerimizde değildi. Gerçi dikkatleri bizde olsa bile onlardan utandığım veya çekindiğim yoktu. Ellerinden gelse direkt bizi soyup aynı yatağa koyacak kişiler onlardı malum.

Sırtımı yasladığım göğüsten ayırıp vücudumu biraz çevirerek Jungkook'a doğru döndüğümde kafasını koltuğun sırtına yasladığı için ortaya çıkmış boynuyla bakıştım. Âdem elması çok ağız sulandırıcı görünüyordu fakat sarhoş Jungkook'tan başkalarının arasında faydalanmak yerine sadece kendime saklamak istiyordum. Bu yüzden elimden birini göğsüne koyarak kafasını kaldırıp bana bakmasını sağladım. "Burada uyuyakalacak gibisin," dedim fısıldayarak. Gözlerini kırpıştırdı odağını toplamaya çalışır gibi. "Odana çıkalım hadi." Birkaç saniye duraksadı, ardından dudaklarını yalayıp kafasını salladığında hızlıca ayaklandım.

"Uyuyacak mısınız?" diye soran Yoohyeon'a ayağa kalktığında bir süre boyunca öylece dikilen Jungkook'un koluna girdiğim için kafamı çevirmeden onaylayan bir mırıltı çıkardım.

"İyi geceler," dedi Minji ondan beklenmeyecek kadar tatlı bir sesle. Şüpheyle bakışlarımı ona çevirdiğimde yanaklarının kıpkırmızı olduğunu ve yüzünde samimi bir tebessüm olduğunu fark ettim. Gözlerim kısıldı şüpheyle.

"İçki böyle mi vurdu bunu?" dedim Yoohyeon'a hitaben ama Minji'nin üstünden gözlerimi çekmeyerek. Yanımda dikilen Jungkook bir anda kollarını arkadan belime sarıp alnını omzuma dayadığında odağım dağıldı.

Fractured Fairytale / VKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin