31.

113 18 5
                                    

Gözümü açtığımda başımda feci bir ağrı, vücudumda ise keskin bir soğuk hissettim. Birkaç kez gözlerimi kapatıp açtım ve zırhın içinde olduğumu anladım, daha fazlası zırhın içinde uçuyordum, yani sanırım uçuyorum. Zırh bir yandan düşecek gibi oluyor sonra tekrar havalanıyordu. Sersemliği üzerimden attığımda sonunda konuşabilmiştim.

"J-Jarvis?"

Soğuk olduğu için kekeliyordum. Dişlerim tıkırdıyordu ve zırhın kontrolünü elime alamıyordum.

"Bay Stark, uyanık oluğunuzu-u görmek güzel. Vücut ısınız ol-ldukça düşük efendim. Ve yakında ben ve-e zırh devre dışı kalalacak."

"Ah Tanrım, neredeyim ben!? Ve burası neden bu kadar soğuk!?"

"Şuan kırsal Tennes-see yakınlarında bir arazideyiz efendim.Kırsal Tennessee genel-lde yılın 8 ayı karlı olur ef-fendim."

"Benim kırsal Tennesse'de ne işim var Jarvis!? Shield üssüne veya herhangi başka bir yere götüremez miydin beni!? Neden bu kadar uzak olmak zorunda!?"

"Son yaptığ-ınız araştırmalardan yola çıkarak sizi bu-uraya getirdim. Mandarin'in savaş uçaklarına ait olabilecek uçuş planın-nda, kırsal Tennessee yakınlarında bir yerleşkesi olabileceğ-ği ihtimali var efendim."

"Evet evet, biliyorum ama donmak üzereyim! Hatırlatta zırha ısıtıcı ekleyeyim! Tabiki bu soğuktan canlı çıka bilirsem!"

"Ef-fendim g-galib-ba kapa-nıyoru-um."

"Bir bu eksiii-ooaaahhh"

Zırhla beraber yere çakıldım ve kafamda bir ağrı hissettim. Neyseki o kadar yukarıdan uçmuyordum. Zırhım kendiliğınden açıldı, ve keskin soğuk vücudumun dahada titremesine sebep olmuştu. Üzerimde sadece bir t-shirt vardı, ama başımın ağrısı soğuğu birazda olsa unutmamı sağlıyordu. Saldırıdan yara almadan kurtulmuştum, neredeyse. Soğuğa çıkınca başımdaki ağrı daha'da kendini belli etmeye başladı. Elimle ağrıyan yere dokunduğumda bir şişlik hissettim. Şişliğin inmesi için buz gerekiyordu ve etrafım karla kaplıydı. Şansmı desem şanssızlıkmı bilemedim.

Yerden bir avuç kar aldım ve kafamdaki şişliğe koydum. Ellerim dondu be, ve acele etmezsem yakında her yerim donacak. Steve gibi süper asker olmadığım için yetmiş yıl sonra anca iskeletimi bulurlar.

Derin bir nefes aldım ve etrafta herhangi bir ev veya insan aradım ama kimse yoktu. Zırhımı burada bırakamazdım, ve burada durmaya devam edersem yakında donacaktım. Zırhımın kollarında tuttum ve sürüklemeye başladım, umarım Tony Stark'ın ölümü donarak olmaz.

~~~

Yaklaşık on dakikadır zırhımı sürükleyerek bir benzin istasyonuna gelmiştim. Zırhımı dışarıda bırakıp hemen markete girdim ve biraz ısınmaya çalışıp kasaya doğru ilerledim. Kasadaki yaşlı adam yüzüme bakıp tekrar gazetesine döndü. Boğazımı temizleyip tekrar bana bakmasını sağladıktan sonra konuştum.

"Telefonla konuşmam gerek."

"İyi, konuş."

"Tanrım, telefonum olsaydı konuşurdum. Kim olduğumu bilmiyor musun!?Senin telefonuna ihtiyacım var!"

Adam sanki beni hiç siklemiyormuş gibi yüzüme baktı.

"Buradan bakınca deliye benziyorsun. Telefonla konuşmak istiyorsan dışarıdaki telefon kulübesini kullan."

Ben dahiyim be adam, ne delisi. Dışarı baktım ve eski telefon kulübesini gördüm. Adam yine gazetesini okumaya dönmüştü. Oflayıp tekrar adama baktım.

"Üzerime giyebileceğim bir şey varmı?"

"Parasını ödediğin sürece var."

~

Üzerimdeki kalın kahverengi eski omuz şalını düzeltip marketten çıktım. Bu eski şeye yüz dolar ödediğime inanamıyorum, resmen dolandırıldım!

Telefon kulübesine girip marketteki adamdan aldığım bozuklukları attım. Kimi arayacağımı bilmiyordum ama parmaklarım bir numarayı tuşladı. Steve'in numarasını, onunla olan son konuşmamızdan sonra ne kadar endişelendiğini tahmin edebiliyorum. Neyseki ona, onu sevdiğimi telefonda değilde yüzüne söyleyebilmem için bir şansım vardı. Ve bu olaylardan kurtulduğumda, yüzüne karşı onu sevdiğimi söyleyebilmek için hayatta kalmam gerekiyor.

Numarayı aradığımda meşgule atmıştı, tekrar ve tekrar aradım ve yine meşgule attı.

"Merhaba-"

"Steve be-"

"-ben Captain America, şuan meşgulüm. İsterseniz mesaj bırakın."

"Oh Steven, sadece hayatta olduğumu bilmeni istiyorum. Ve bu olaylar sonlandığında, eğer hayatta kalırsam sana söylemek istediğim bir şey var. Beni merak etme, iyiyim."

Sesli mesajı sonlandırıp tuttuğum nefesi bıraktım. Sesini duymak iyi gelsede, şuan ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yok. Telefon kulübesinden çıktım ve zırhıma baktım. Onu kasabaya kadar taşıya bileceğimden emin değilim. Markete baktığımda kenarda duran iki tahta kızak fark ettim, ve bu yüzümde bir sırıtmaya neden olmuştu.

Kızaklardan birini marketteki adama çaktırmadan aldım ve zırhımı üzerine yerleştirip, halatla iyice bağladım. Bu hırsızlık sayılmazdı nede olsa adama yüz dolar vermiştim. Bu eski kızaklardan iki üç tane alabilirdi o parayla.

~~~

Uzun bir yoldan sonra karşıma bir kulübe çıkmıştı, daha çok bir garaja benziyordu. Kapıya baktığımda kilitli olmadığını gördüm, kapıyı hafifçe itip içeri girdim. Zırhımıda kızakla birlikte içeri çekip kapıyı kapattım, içerisi dışarıdan birazda olsa sıcaktı. Duvardaki lambaları yakıp, karşıda şömine gördüğümde hemen yanına gittim ve birkaç odun atıp yanda duran kibritle yaktım.

İçerisi biraz ısınmaya başladığında etrafa bakmaya vaktim olmuştu. Etrafta eski eşyalar ve bir adet kanepe vardı. İşime yarıyacak parçalar bulmam ve buradan olabildiğince çabuk gitmem gerekiyordu. Mandarin denilen aşağlık herifin yerini hâlâ bulamamıştım ve onu bulup yok etmeden, ortaya çıkmak gibi bir niyetim yok.

Zırhımı kanepeye oturtup işime yarayacak parçalar aramaya başladım. İlk önce saatimi tamir etmem gerekiyordu. Düşüncelerimi bölen arkamdan gelen sesti.

"Hey sen'de kimsin! Ve garajımda ne işin var?"

Arkamı döndüm ve küçük bir çocukla karşılaştım. Çocuk bana şaşkın bir şekilde baktı ama sonra kendini düzeltti ve elindeki oyuncak tabancayı bana doğru tuttu. İki elimi yukarı kaldırdım ve güldüm.

"Gördüğün gibi teknik olarak, ben Iron Man'im."

"Ve teknik olarak ölüsün."



~Distance Love ~ ୧Stony୨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin