NİŞAN

32 2 0
                                    

Gördüğüm görüntü tam da gerçekti. Bir an bunun gerçek olmamasını diledim. Kawa karşımda,bir ağa gibi dikilmişti. Ablamla birbirimize bakakaldık. Babam odaya girip Kawa'ya selam verdi. " Selamun Aleykum Dara Ağa."

Ağa? Kaşlarımın çatılması ile Dara'ya döndüm. "B-baba ama-"

"Nasılsınız hanım ağam?" Dedi kaşları çatıldı. Bu hiç bir şey söyleme demekti. "İ-iyiyim." Deyip ayağa kalktım. Hastane terliğini giyip Dara'ya adım attım. Elimi uzatıp dudağıma tebessümümü koyup tokalaşmak istediğimi gösterdim. Elimi tutup tokalaştıktan sonra anında bırakıp babama döndü. "Siz ne zaman gidiyorsunuz İran'a Agit Ağa?" Dedi babama gülümseyerek. "Ne oldu Dara Bey yerimde gözünüz mü var?" Dara kahkaha atarak babama döndü:

"Emin ol Agit Amca, yerinde olmak istesem çoktan almıştım o koltuğu." Babam kahkaha atarak eli ile omzuna dokundu Dara' n ı n. "Hadi bakalım." Dedi tebessüm ederek. Daha dün çoban olan adam nasıl olur da şimdi bir ağa olmuştu? "Baba bu adam çoban değil miydi?"

"Dılba hepsi bir oyundu."

"Ne oyunu ya? Neden bahsediyorsunuz siz?"

"Dılba sana anlattığım Hozan Ağa' y ı hatırlıyor musun?" Hozan Ağa? Evet, çok iyi hatırlıyordum. Tüm Urfa'nın diline düşmüş ve zalimliği ile tüm Doğu bölgesinin korkulu rüyası. Hozan Ağa. "Tamam da Kawa ne alaka?"

"Çok alaka çünkü Dara, Hozan' ı n oğlu."

"Tamam ama siz neden onu çoban olarak tanıttınız bana? Neden bizim hayvanlarımızın çobanı gibi davrandı?"

"Çünkü Hozan'ın bazı hasımları Dara'nın peşindeydi, Hozan'ın en yakınıydım ve kimse aramızdaki muhabbeti bilmiyordu. O yüzden o da oğlunu bize saklama kararı aldı." Üzerimde kalan şok ile hastane yatağına oturdum. "Emin ol Dılba Hanım, bende böyle bir şey istemezdim ama zorundaydım,zorundaydık." Dara'ya baktım. "Tamam, tamam yeter. Sadece bir soru soracağım; Dara hala bu oyuna devam edecek mi?"
"Hayır, artık tam anlamı ile oyun kalmadı ortada."

"Ben ne zaman çıkacağım şimdi buradan?"

"Bir gün daha buradasın, bu süre zarfında yanında Dara kalacak güzelim çünkü neredeyse her aşiret şuan Van'da toplanmış durumda. Yanına arada ablan gelecek ama o da en fazla bir kere gelebilir, biliyorsun onun da eşi ve çocuğu var kızım, Diyar apar topar İran'a gönderildi, Haran hala karısının yanında ama her ikisi de bir harabe. Bugün Dara ile kalacaksın kısacası." Babam yanıma gelip alnıma bir öpücük bırakıp Dara'ya döndü. "Sana da zahmet vermiyoruz inşallah oğlum."

"Ayıp ediyorsun ama Agit Amca, ne demek zahmet."

"Gelek sipas kurê min." Dara gözlerini rica anlamında yumdu ve açtı. Babam biraz daha yanımızda durup ardından ayrıldı yanımızdan. Babam gittikten üzü bir süre konuşmadık, ikimizde sessiz kaldık. "Telefonum nerede benim?"

"Ben daha yeni geldim Hanımağam, nerede olduğunu bilmiyorum."

"Hmm, anladım."

"Dara bir mesleğin var mı? Okudun mu okul?"

"Okudum tabii. Mimarım."

"Ben sanatçısındır zannediyordum."

"Evet, alışkanlık olarak şarkı söylerim, yanık bir sesim vardır bu yüzden genelde şarkıcı sanarlar. Peki siz? On dokuz yaşındasınız sanırım, siz ne okuyorsunuz ya da okuyor musunuz?"

"Ben Güzel Sanatlar okuyorum, ressamlık."

"Anlamıştım, çok renkli ve duygusal bir yapınız var."

"Evet." Dedim gülümserken. "Ben resmî konuşmayı sevmiyorum, madem Hozan Amca'nın oğlusun, evladısın o zaman bizimde dostumuzsun. Sana Dara demenden bir sakınca yoktur umarım.

BA (RÜZGAR)Where stories live. Discover now