11.Bölüm

21 7 2
                                    

11

Ve bu şehir çorak soğuğunda.

"Çok tatlı davranıyorsun, bu ben de seni öpme isteği uyandırıyor."

Televizyonda oynayan eski bir gece yarısı programı vardı. Bir kadın ve bir adamın eski bir tiyatro oyunu canlandırdığı. Onu izlemek için işten tam saatinde eve geldiğim heyecanımı çok özlüyorum. Ben kendime zaman ayırdığım, acı çekmediğim, nefret edilmediğim benliğimi çok özlüyorum. O zamanlarda hastaydım ama iyileşecek umudum vardı. Ben sen tarafından sevildim. Mutluluk beni iyileştirir sandım.

İyi gitmişti...

Ameliyat izime koyduğun ellerin işe yaramadı.

Bir tek onun işe yarayacağına inanmıştım o gece.

Büyük bir aptalım, inkâr edilemez.

Hastalığım henüz normal bir düzeydeyken bununla kendi başıma savaşmam zordu. Her şey benim için, bazı kısıtlanmalarımdan da kaynaklı, daha da zor hale geliyordu. Yalan söylemeyeceğim, sana bağlanmamak için içimde tuttuğum her duyguyu o dönem serbest bırakmıştım.

Bu da bir hataydı ama ikimiz de böyle olacağını bilemezdik.

Grip olduğum gece ansızın kapıma geldiğin gün, belki de unutmamın en zor olduğu günlerden biri olabilir. Dışarısı çok soğuk olmasına rağmen o kadar yolu bana çorba getirmek için geldiğinde, bu kadar değer verilmeyecek bir adamı sevdiğin için kendime lanet ettim. Ben, bana verdiğin hiçbir sevgi ışıltısını hak etmedim.

Bana sorabilirsin belki.

"Neden sevmek için gitmemi bekledin?"

Bazı şeylerin değeri kaybedince anlaşılır derler ya aslında en başından beri senin farkındaydım.

Neden uzun uzun cümleler sarf ediyorum sana?

Neden seviyorum seni, sen yokken bile?

Gecenin bir vakti kim gelir ki diye açtığım kapıda seni görmek beklediğim en son şeydi. Üzerinde büyük bir atkı vardı ve kalın kıyafetlerin. Sana kalın giyinmeni söylediğimde aslında seni önemsiyor muydum? Sen öyle düşündün ve bu beni rahatsız etmedi.

O gece yarısı programını ilk kez o zaman gördün ve ben ilk kez biri ile beraber izledim. Ellerin eldiven giymeyi unuttuğun için soğuktu. Parmaklarımın arasındaki narin ellerin soğuktan pespembe olmuştu. Sana neden eldiven giymediğini sorduğumda o güzel sessiz gülümsemen yüzüne belirdi.

"Çünkü sen de giymiyorsun. Sen eldiven giymeye başladığında ben de giyeceğim."

Evimin duvarları bile lanet etti o gece bana.

Ellerini öptüğümde başını omzuma koymuştun, kalp atışımı fark etmenden çok korktum.

"Ben de eldiven giyeceksem seninkilerin aynısından istiyorum, mavi olanlardan."

O gün kurduğum bu cümlenin ağırlığını taşıyamayacağımı fark etmedim.

Şimdi anı kutusunun içinde duruyor...

Sen bilmesen de ömrümün yeteceği kışlara kadar onu kullanacağım.

Çorbayı bana içirmeye çalışırken bana öyle bakman beni sarhoş edecekti.

Yemin ederim, dürüstüm.

İlk kez harelerini öyle büyük görmüştüm. Korktuğumu itiraf etmeliyim ama sana olan aşkımın da önüne geçemedim. Salonumun loş ışığında nasıl güzel gözüktüğünü keşke sana benim gözümden gösterebilseydim. Sarı uzun saçların ve yeşil gözlerin, gerçi siyah boncuklardan pek gözükmüyordu ama hayran olunacak biriydin ve ben boşa gitmesini hiç istemedim. Doğal saçlarını neden sarıya boyadın hiçbir zaman anlamadım. Karışamazdım sonuçta sana her şey yakışıyordu.

Şunu bilmeni isterim ki seni hiç bir zaman güzel olduğun için sevmedim.

Senin de beni görünüşüm için sevmediğine o gece inandım.

Programın sonunda kadın ve adam her zaman kavuşuyordu ve eski güzel bir müzik çalıyordu. Mutfağa bulaşıkları yıkamak için gittiğimde salondan o müziği duyabiliyordum. Evin her odasından duyulurdu, küçük bir evdi.

Kazağımın eteklerinden tutup beni kendine çekerken ansızın yaklaştığın için irkildiğimi hatırlıyorum ve sonra hasta olmama rağmen kazağımın altına hiç bir şey giymediğim için bana kızdığını da.

Kızdığında çok tatlı oluyorsun, lütfen o adama kızma.

Müzik bitene kadar saçma hareketle dans edişimiz ve asla ayak uyduramamamız. O geceyi unutmak istemiyorum. Bana içini açtığın ve birçok şeyin anlam kazanmasını sağladığın o gece. Her gece kâbus görmek istemediğim için uyumamaya çalıştığım ama senin beni kucakladığın gece.

Aptalım.

Çok güldüğün için sıcak bastığında camı açıp odayı dondurduğun ama sonra yeniden gülme tutuğu o gece. Sana çok şey borçluyum ama sen de bana borçlusun. Her zaman böyle iyi değildin.

Ben hep iyi olduğun zamanları hatırlayacağım.

Ve belki de tüm bu mektupları kendimi sana affettirmek için yazıyorumdur.

Yapabilseydim eğer, her kelimesini gözlerinin içine bakarak söylerdim.

Geçmişini bana anlatıyordun, geleceğinin ben olduğunu düşünüyordun. Dürüst olmak adına çok zalimce. Artık o programı izlemiyorum. O loş abajuru sen gittiğinden beri açmadım. Duvarlarıma bakarken bile tek hissettiğim utançtı. Bu yüzden o evi geride bıraktım. Şimdi odamdan çıkmıyorum ya da eve gelmiyorum. Uyursam geçeceğine inanıyorum, uyuyamıyorum.

Ben bizi ararken kayboluyorum.

Kareli gömleğini giydiğim günler ve geceler beni kendine ait kılıyormuşsun gibi geliyor. Onunla uyuyorum çoğu zaman, daha az acılı oluyor. Evimden kaçıyorum aslında belki de kendimden.

Şimdi buruşuk bir kâğıttaki değersiz görülen o mektup gibiyim.

İhmalkârlığımızın bizi mahvetmesini izledik.

Şimdiye kadar bildiğim tek gerçek şeyi kaybetmeden önceydi.

Aşkı beklemeyeceğim.

Gözler görür, dudaklar konuşamaz.Where stories live. Discover now