ÖLÜM ÇUKURU

24 13 15
                                    

Ölüm Çukuru'na girdiğimiz anda etrafı yılanların ürkütücü sesleri kapladı.

Yolumuzu aydınlatan şey ise sadece Ay'ın ışığı idi.

Adımlarımızı dikkatlice atıyorduk.

Her yerde insanlara ait olduğunu düşündüğüm kemikler ve onlara ait bir takım eşyalar vardı.

"Burası anlatılanlardan bile daha korkunç bir yermiş." dedi, Hugo etrafına dikkatlice bakıyordu.

"Boşuna 'Ölüm Çukuru' dememişler. Birimize bir şey olmadan buradan çıkmamın yolunu bulsak iyi olacak. Her an zehirli veya ölümcül bir yılan bizi karşılayabilir." dedim, korkuyordum ama onlara belli etmemeye çalıştım.

"Deminta, haklısın. Bir kaç kilometre sonra buradan kurtulacağız. Yılan çıkarsa da artık kılıcımın tadına bakar." dedi, Drago tüm ciddiyeti ile.

Koyu siyah gözlerinde ilk kez böyle bir ciddiyet ve kararlılık görmüştüm.

"O zaman durmayalım, yola devam." dedim ve bir adım attım.

Drago önden biz arkadan gidiyorduk, önümüze çıkan yılanları kılıcı ile öldürüyordu.

Yılanların ürkütücü sesleri kulaklarımızı sağır edecek derecede idi ve her karşımıza çıktıklarında her onları görüşümüzde içimizdeki ürperti artıyordu çünkü birimizi ısırırsa bu bizim için ölüm demekti, onların bir ısırığı bizi 12 saat içinde yavaş yavaş öldürürdü.

Bir ısırıkla önce başınız döner sonra mideniz bulanmaya başlar, eliniz ve ayaklarınız tutmaz olur ve zehir iç organlarınıza kadar ulaştığında kan kusmaya başlarsınız ve ölüm sizi kucaklar.

"Şükür ki bu yerden kurtuluyoruz çıkış gözüktü. 30 adım sonra çıkışa varıyoruz." dedi, Drago.

Hepimizi o an bir rahatlama almıştı.

30 adımı tek tek sayıp çıkışa varmıştık artık.

"Deminta, bacağın kanıyor!" dedi, Drago.

Telaşlanmıştı ikisi de.

Onları sakinleştirmek için gülümsedim.

"Korkmayın ya, dal kesmiştir. Yolumuzda bir çok dal vardı. Relax guys." dedim ve bir adım daha attım.

"Deminta! Demintaaa!!!"

ALAWAR'IN GİZLİ ARMASIWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu