29. Bölüm- Bir Ölüm

395 38 169
                                    

Bölümü beğenip sahnelere yorum yapmayı unutmayalım❤️

İyi okumalar.

♟️

Vücutta hissedilen acılar geçerdi ancak izler geçmezdi, kalp ve akılda var olanlar ise asla silinmezdi. Unutamayacağı bir günü yaşamıştı Azra, daha kötüsünü de yaşayacaktı bilmiyordu. Berzan Azra'nın sesi kesilene kadar işkence etmiş sonra da onu çözüp yere bırakarak gitmişti, ilacın etkisi geçmeye başlıyordu ancak bu defa kolunu kaldıracak hâli kalmamıştı.

Sırtı acıyordu yan yatmış olması bile acımasına engel olamıyordu. Tüfeği ile arasında on metre kadar vardı, kayalıkların olduğu bölgedeydi, oraya gitmesi zor olacaktı ancak bunun için eğitilmişti. Yüz üstüne döndü dirseklerinin bedenini kaldırmasını umdu, kolu tam iyileşmemişken bir de bunu yaşaması onu epey zorlamıştı. Canı acıyordu ve bandajın etkisi çok fazla değildi. Sürünmeye başladı, bedenini zor da olsa ileri itiyor tüfeği ve çantasına doğru yol alıyordu.

Gözlerindeki yaş acıyla karışık bozuk olan psikolojisinin eseriydi. Daha kötü ne olabilirdi ki? Bedenini ileri ittirdi, zordu başarabilmesi ama yapabileceğini biliyordu. Elleri kolları gibi yüzünde de bazı yaralar olmuştu, sürünürken dengesini kaybedip yüzünü kayalığa çarpınca birkaç iz oluşmuştu.

"Hadi kızım." Kendini gazlamayı denedi, biraz daha zorladı, ayağa kalkamayacak olması sürünemeyeceği anlamına gelmiyordu, yapardı başarabilirdi ve başardı. Tüfeğine ve çantasına ulaşmıştı, kolları üzerinde doğrulup oturur konuma geldi, gülmeye başladı güldü güldü sonra gözlerinden yaş geldi ve ağlamaya başladı. Çantasındaki uydu telefonunu aldı ve bildiği o numarayı tuşladı.

"Mete, Berzan buradaydı, koordinata gelin." Nefesini düzene sokmaya çalıştı, sesi kötü geliyordu. Mete bunu çok iyi anlamıştı, görevde komutanım dememesinden bir şeylerin gerçekten çok ters gittiğini anlamıştı.

"Yakınlardayız Azra, sen iyi misin?"

"İyi," dedi, yalandı berbat hissediyordu. Sadece onun panik yapmasını istememişti. "Konsolos burada yok, kapatıyorum," diyerek telefonu kapadı ve çantasına attı yeniden. Tüfeğinin ve tabancasını yanına çekti, tabancayı kurup yere koydu, tüfeğini de kayalığa sabitledi ve etrafa bakındı, bunları yaparken kendini epey zorlamıştı, dik duramıyordu bu çok zordu onun için.

"Temiz," dedi kendi kendine. Yüzünü ekşitti sırtı ne haldeydi bilmiyordu, bildiği tek şey canının çok yanmasıydı. Ama tacize uğramış olması o herifin yaptıklarını düşününce keşke daha çok dayak yeseydim de bunu yaşamasaydım dedi içinden. Dudaklarını bir başkası öpmüştü, daha Mete dokunmaya kıyamazken parmaklarını bedeninde gezdirmişti. Bir damla daha akıttı gözlerinden.

"Ben temiz miyim peki?" Elini tabancasına götürdü ve parmaklarıyla silahı kavradı. Arakan gelen seslere doğru dönmeyi denedi sadece silahı tutabilmişti, vücudunu çeviremiyordu.

"Yaklaşma vururum, görmeme gerek yok."

"Azra." Sesini duyduğunda gözlerini sıkı sıkıya kapattı, ona teslim olmak istiyordu, gelmişti işte. Onu nasıl hayata döndürdüyse o da sevdiği kadını döndürecekti. "Bunu sana o herif mi yaptı?" diyerek yanına koştu, hemen yere çöktü. Şebnem yanındaydı sadece, diğerleri Orhan ve konsolosa gitmiş dağılmışlardı. Orhan'dan da ses çıkmamıştı bir patlama sesi işitmişti az önce ondan sonrasından haberi olmamıştı hiçbirinin.

"Bana olan sevgisinin izleriymiş," dedi yüzüne bakamadan. Oturmakta güçlük çekiyordu, elinden destek almakta da zorlanmaya başladı, Mete yanına gelip onu göğsüne yasladı böylece daha rahat edebilecekti. Sırtını yakından gördü gözlerini sıkıp başını yana doğru çevirdi. Bakmaya kıyamamıştı, kaldıramamıştı, nasıl da acımıştı canı, o izler bir bir kalbine işledi.

DEMİR SANCAKWhere stories live. Discover now