12. Bölüm- Geçmişin İpi

777 56 235
                                    

Herkese selam canlarım, beğeni ve yorumu unutmayalım az olunca üzülüyorum. Bir butoncuk basılacak sadece❤️❤️

Müzikler:
•Mabel Matiz- Fırtınadayım
•Model- Sarı Kurdeleler

♟️

İnsanın sadece kendi canı yanmazdı, başkasının canının yanması bir çok şeyi değiştirebilirdi insanın ruhunda. Acının yanında bir bağ da verirdi, herkes acıları bağa dönüştüremezdi kimilerini de acılar büyütür, olgunlaştırırdı. Tam beş sene önceydi, yine güneş doğudan doğuyordu her zamanki gibi bir gün değildi o gün, farklıydı. Beş senede çok şey değişmez sanıyordu insan ama bir gece bile çok şey değiştirebilirdi insanda. Bir ses, bir felaket, bir acı her şeyi değiştirebilirdi.

Gökyüzüne karanlık çökmemişti daha, Demir Leydi'ye dur emri gelmişti, inanmıştı ve ihtar yeme ihtimalini bile önemsememişti. Belki disiplin cezası bile alabilirdi, umursamadı, bir inanç bir canı kurtarmıştı. Gözlerinin önünde vurulan bir adamın ölüsü zaten alınacaktı ancak şimdi bölge müsait değildi, inat etti ölmemiş olma ihtimalini tekrarladı, ikna edemedi kimseyi. Başından kurşun yemiş gibi gözüküyordu dürbünden ancak sıyırıp geçmişti, ona büyük zarar veren başından geçen değil karnına saplanan kurşun olmuştu.

"Öldü artık dur!" Yapılan tüm uyarıları hiçe saydı kadın, zaten askerlerden uzakta duruyordu, yakınında teröristlerden kalma bir araba da vardı, onu beklememelerini emre itaat etmeyeceğini gerekirse istifasını sunacağını söyleyip kimse onu durduramadan arabaya atladı ve gazı kökledi. 20 şehide bir tane daha eklenmesine izin vermeyecekti, asla yapamazdı bunu.

İçindeki umudu öldürmedi, ölmüş olamazdı hep bir ihtimal vardı ya hani o da bu ihtimale tutundu sıkı sıkı ve belki de ölüme yürüyordu, kendi ölümüne, birazcık bile korkusu yoktu. Çatık kaşlarını bir an olsun indirmedi, indirirse gözlerine hakim olamayabilirdi, güçsüz olamazdı hiç olmazsa şimdi. Ölmemişti, ölmeyecekti, yetişecekti. "Ölmedi." dedi biraz daha gaza basarak, sonunda öndeki konvoya yetişti ancak takip mesafesini korudu, kalabalıklardı ve o tek kişiydi, ona şimdi ulaşamazdı.

Hava kararmaya başladığında yol bitmiş dağın ortasında terk edilmiş eve varmıştı. Büyük camlı olsa da ev büyük değildi. Azra geriden indi bölgeye, mesafesini azaltmadı. Kısa bir çevre değerlendirmesi yaptı keskin gözleriyle. Karşıda evi gören kayalıklar vardı, çok yüksek değildi ancak saklanılabilirdi. Çantasındaki kamuflaj kıyafeti çıkartıp üzerine örttü, doğaya daha uyum sağlıyordu böylece. Kaya üzerindeki otlara benzeyecekti uzaktan. Fark edilmeden aştı tüm engelleri ve kayanın üzerine konuşlandı.

Ne olur yaşıyor olun, öylece gidemezsiniz, sizi bırakmayacağım.

Sadece ortak görevde bir araya gelseler de liderliği, vatan sevgisi, kişiliği ve askerlerine davranışıyla oldukça dikkatini çekmişti adam. Öyle gidemezdi izin vermeyecekti, ölmemiş olmasını umdu. Besmele çekip tüfeğinin dürbününü gözüne yerleştirdiğinde hava iyice kararmıştı, içerisi bir şekilde aydınlatılmıştı ve net bir şekilde gözüküyordu. Oradaydı, elleri bağlı bile değildi öyle bitmişti ki adam ölü değildi ama ölüden farksızdı. Yarı baygındı ancak olanları idrak edebiliyordu, konuşturulmaya çalışılıyordu ancak başarısızlardı bu işte, asla konuşmazdı.

Azra yaşadığını görünce bir oh çekti, kıstı gözlerini dudaklarını birbirine bastırdı bir duygu patlaması yaşamak istemedi, şimdi sırası değildi. Komutanlarına uysa onu kurtaramazdı ancak şimdi bir şansı vardı, ölü dedikleri adam kanlı canlı karşısında duruyordu, gerçek anlamda kanlı...

Konuşmadı adam, ne yaptılarsa konuşmadı. Amaçları onu öldürmekti başta diğerleri gibi ancak çatışmada ölmediğini gördüklerinde konuşturmak istemişlerdi, konuşmayınca da yine öldürmek istemişlerdi. Odanın tavanında bir kanca vardı, kancaya asılan halat çok şeyi anlatıyordu. Vurdukları bu adamı bir de asacaklardı vicdansızca.

DEMİR SANCAK (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin