♟️Bir Yıkımın Çığlığı

323 33 38
                                    

♟️Mete'den♟️

Ellerime kanı bulaşmıştı sevdiğim kadının. Vücuduna bir mermi isabet etmişti ve ben onu koruyamamıştım. Bencildim, onu öperken koruyamayacak kadar bencil bir adamdım.

O kan aynı 5 sene önce 20 askerimin kanının elime bulaşması gibi bulaşmıştı ve yıkasam da geçmezdi artık. Gözleri kapalıydı bana bakmıyordu şimdi, aşkla bakan gözleri içinde parlayan alevler yoktu, sönmüştü. Üsteğmen Mete Akıncı'nın elinden hiç bir şey gelmemişti, beceriksizliği yüzünden.

Aldığı saçma sapan maddelerin etkisiyle kendisinin Azra'ya âşık olduğunu sanan bir vatan haininin mermisiyle yumdu gözlerini.

Yarasına bastırırken bir yandan da telefonumu bulmaya çalıştım. Adını haykırdım sürekli, Azra dudaklarımdan bu kadar işitmemiştir adını. Duyuyor mudur beni? Ya ö... Hayır ölemez, ben daha onu yeni öpmüşken ölemez. Yaşayacak uzun bir ömrümüz varken, beraber geçireceğimiz yıllar varken gidemez öyle izin veremem.

"Azra vuruldu hemen birilerini yollayın." Bu cümleden sonrasını ben de pek hatırlamıyorum. Sımsıkı sardığım kadın ellerimden alındığı an vardı aklımda, bir an ellerime bakıp başımın döndüğünü hatırlıyorum sonra oradakilerden birinin bana destek verip araca bindirdiği.

İkimiz de hastanedeydik şimdi, yan tarafında seruma bağlı bendim. O boş koltuğa da o gelecekti, ameliyatı iyi geçecek ve gelip buraya bu halin ne lan kalk ayağa diyecekti bana.

"Abla Azra..." Başımdaydı, beni beklemişti, kendime gelmemi istemişti. Nasıl sıktıysam kendimi, vücudum buna dayanamamış kendi kendini kapamıştı.

"Ameliyatta, birkaç saat oldu." Fırladım yerimden, serum bitmemişti onu da alıp ayağa kalktım. "Gitme demeyeceğim, seni götürmek için buradayım ama sakin ol." Serumu havaya kaldırıp ablamın peşinden gittim, sakin ol diyordu bana. Sakin olmamı mı bekliyordu sahiden? Benim kadınım orada ölümle cebelleşiyorken içinde bir kurşun varken nasıl bekliyordu ki bunu.

Nasıl öpecektim ben onu şimdi, bir kere öpünce ne hale geldi bir daha öpsem... Peki ya yaşayacak mı? Neden hiçbir doktor bir şey söylemiyor ki bana? Koşuşturan hemşireler bile yüzüme bakmıyor ben öylece bekliyorum ameliyathanenin kapısında. Ablam serumumu tutuyor ben dümdüz kapıya bakıyorum, yanaklarım ıslandıkça siliyorum sildikçe yeniden ıslanıyor.

Ben Azra'yı çok seviyorum. Kırmızı Toros'umdan, odamdaki araba koleksiyonundan, başucumdaki kitaplardan, beyaz gömleklerden hatta Bursaspor'dan daha çok seviyorum.

Neden ben vurulmadım ki? Neden orada ben yoktum? O it neden bana sıkmamıştı da Azra'ma sıkmıştı? Kıskanıyor mu, nefret mi ediyor beni vurmalıydı. Orada kanı akan kişi ben olmalıydım o değil. Aklım almıyor o içerideyken benim burada olmam.

Ben ölmeliydim, o acı çekmemeliydi böyle.

Saate hiç bakmadım, baksam hiç geçmezdi şimdiki gibi. Ellerimdeki kanlar silinmişti ama kurumuş koyu kırmızı izler duruyordu, tırnak aralarıma girmiş benimle bütünleşmişti hepsi. Onu kalbimde taşıdığım kadar bedenimde de taşıyorum. Azra içeride ölüyor bense burada onun ihtimaliyle yaşamaya çalışıyorum.

Beyaz duvarlara yasladım gövdemi ve yere eğildim. Serum bitmişti, çıkarttım onu. Biliyordum nasıl yapıldığını, Azra'yı kurtarmaya yetmeyen ama kendimi kurtaracağım bir bilgiydi işte.

Sahi o beni nasıl kurtarmıştı? Karnımın altına isabet eden mermiyi çıkartıp bir de dikmişti nasıl yapmıştı bunu? Sağlık eğitimini hepimiz almıştık ama yine de bir doktor gibi bunları yapması fazla başarılıydı. Eli asla titremezdi, beni ameliyat ederken de titrememişti.

DEMİR SANCAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin