[2] Ron, son savaşta ölseydi?

126 7 21
                                    

Harry üstündeki ağırlıkla sertçe yere düştü. Refleksle kapanmış gözleri afallamışlıkla açılırken zihnindeki çığlıklar dışarıdaki savaşın gürültüsünü bastırmıştı. Büyünün nereden geldiğini anlayamamıştı, o sırada başka bir düello içindeydi ve biri büyünün ona çarpmasını engellemişti. Bedeniyle engellemişti.

Kızıl saçları gördü.

Ona sıkıca sarılmış kolları hissetti.

Hayır diye haykırdı zihni en son bile görmek istemediği bu görüntü karşısında. N'olur ölmüş olmasın. N'olur. O değil, o olamaz. N'olur...

Kalbinde korkunç bir acı hissetti. Daha önce hissetmediği bir acı. Tek ailesinin kaybetmenin getirdiği acı.

"Ron?"

Sesi bir fısıltı gibi çıktı. Zihni her şeyi inkar ediyordu. Öldüren laneti duyduğunu, Ron'un onu korumaya çalıştığını, kucağında cansız bir şekilde yatan en yakın arkadaşını. Her şeyi reddetti. Nasıl kabuledebilirdi? O Ron'du. 11 yaşında karşılaştığından beri her zaman yan yana olduğu çocuktu. Ona aile kelimesini hissettiren ilk kişiydi.

"Ron!" diyerek sarstı üzerindeki bedeni. Göz yaşları çoktan akmaya başlayıp görüşünü bulanıklaştırırken Harry, arkadaşının bedenini nazikçe üstünden çekti.

Etrafında koca bir savaş vardı ama o bir kez bile kafasını kaldırıp bakmadı. Çünkü Ron; göğsü inip kalkmadan, gözleri kapalı bir şekilde yerde yatıyordu.

"Ron!" diye haykırdı Harry, sesi savaşın gürültüsüne karışmıştı.

"Harry, ne yapıyor-"

Wood, yerdeki cansız bedeni tanıyınca cümlesi bir bıçak gibi kesildi. Neyse ki çabucak toparlanmayı başararak onlara yollanan büyüleri savuşturdu.

Harry'nin yanına yaklaştığında Ron'un üzerine kapaklanmış çocuğu güçlükle çekiştirdi. "Burada kalamazsın Harry. Öleceksin!"

Harry, onun tuşundan kurtulurken umursamadı. Her şeyin sonuna gelmiş olabilirlerdi, bu son savaş olabilirdi ama Harry pes etmek istiyordu. Tıpkı Sirius'un ölümünden sonra hissettiği gibi...

Daha fazla acı istemiyordu. Bir an önce ölmeyi ve önemsediği herkesi görebileceği rahat bir yaşam istiyordu.

"Harry!" diye bağırdı Wood. Nefes nefese kalmış ve sinirden titriyordu. Nutuk çekebilirdi ama buna zamanları olmadığını biliyordu, bu yüzden Harry'i sıkıca tutarak ayağa kaldırdı.

Harry'nin kurtulma çırpınışlarını zar zor bastırmaya çalışırken onu, Ron'un cansız bedeninden uzaklaştırdı. Mantıklı düşünebilmesi için Ron'u daha fazla görmemesi gerektiğini biliyordu.

Harry, Ron'un bedenini öylece bıraktıklarından dolayı biraz daha çırpındı Wood'un kollarında. Tüm savaşın ve kirin ortasında, yalnız bir şekilde öylece duruyordu Ron... Belki de çiğnenecekti, cesedine tekrar tekrar lanetler isabet edecekti.

Wood sonunda onu bıraktığında Harry geri dönmek için hareketlendi ama Wood öfkeyle onu geri itti ve son anda çaprazındaki ölüm yiyeni sersemletti.

"Savaştayız Harry! Yas tutma zamanında değiliz. Üzgünüm ama bunu yapamazsın, hiçbirimiz yapamayız. Kendine gelmelisin!"

Wood, belki de hayatında ilk defa bu kadar öfkeli ve kırgın hissediyordu. Bu yüzden bunu göstermekten çekinmedi.

Harry gerçeklerin yüzüne vurulmasından dolayı utandı ama içindeki his geçmek bilmiyordu. Wood'a karşılık verecekti, bu her hâlinden belli oluyordu. Ta ki kafalarının içinde Voldemort'un sesini duyana kadar.

Kısa bir süre sonra savaş sakinledi. Uzun olmayacağını bilmelerine rağmen büyücüler dinlenmek için rahat bir nefes aldı.

Harry ise Wood'un da yanından gitmesiyle olduğu yerde öylece kalakaldı. Sadece birkaç dakika öncesine kadar Ron'un yanına gitmek için çırpınıyordu ama şimdi... Karşılaşacağı görüntü onu her şeyden çok korkutmaya başlamıştı.

Kendi suçuydu. En yakın arkadaşının ölümü kendi suçuydu ve bunu onun acısını yaşayan herkes bilecekti.

Bir haykırış yükseldi büyük salondan. Nefesi kesilirken yüzünü ellerinin arasına gömdü Harry. Göz yaşları kirli yüzünü ıslatmaya başladığında omuzları şiddetle sarsıldı.

Hâlâ inkar eden tarafı yavaşça geri çekildi.

Kabullendi.

Önce en yakın arkadaşının öldüğünü kabul etti daha sonra onun, kendi yüzünden öldüğünü.

Hıçkırıklarını bastırmaya çalışırken merdiven altında, kimsenin olmadığı o yerde acısını gösterdi. Acı çekmeye bile hakkı yokmuş gibi hissetti o zaman diliminde. Ron'un arkasından ağladığından dolayı suçlanacağını düşündü ve birbirinden korkunç senaryolar bu fikirden sonra zihnini işgal etti.

Derin nefeslerinin arasında toparlanabildiği kadarıyla büyük salondan içeriye girdi. Gözüne çarpan ilk kalabalık Weasley'ler ve Hermione oldu.

Yerde yatan iki bedene bakamadı.

Bunu yapamazdı.

Kabullendiğini sansa da o cansız bedene bakamazdı.

Yapamayacaktı.

Dışarıya çıkmak için arkasını döndüğünde "Harry," diye ağlamaklı bir ses duydu. Onun yüzüne nasıl bakacaktı?

"Harry."

Ses biraz daha yakından gelsede Harry arkasını dönme gücünü kendinde bulamadı ama sonra beline sıkıca sarılan kolları hissetti. Hermione'nin kafası sırtındayken boğuk hıçkırıklarını duydu. "O öldü Harry. Ron... öldü."

Bunun korkunç bir kâbus olmasına ihtiyacı vardı. Nefes nefese gözlerini açmaya, Ron'u görmeye ve hemen gidip onunla gülüşmeye ihtiyacı vardı.

Harry daha fazla tepkisiz kalamadı. Hermione'ye döndü ve ona sıkıca sarılırken gözlerinin tekrardan dolmasına izin verdi. Kendini tüm gücüyle sıksada korkunç şeyler düşünse de daha fazla tutamadı hislerini.

İki yakın arkadaş birbirlerini desteklercesine sarılışlarını biraz daha sıkılaştırdılar. Çünkü biliyorlardı; artık sadece ikisi kalmıştı. Artık hiçbir zaman üç kişi olamayacaklardı.




[Düşünseli]

Harry, savaştan sonra ağır bir depresyona girdi. İki yıla kadar bir süre toparlayamadı.

Harry, Weasley'lerin hepsinden bir bir özür diledi ve hepsinden sinirli bir karşılık aldı. Kimse bunun Harry'nin hatası olduğunu düşünmedi.

Harry, hiçbir zaman Ron'un ölümüne tam olarak alışamadı. Her zaman onun yine bir yerlerden çıkarak şakalar yapmasını bekledi.

Harry savaştan yıllar sonra da kâbus görmeye devam etti ve her kâbus gördüğünde, Hogwarts da Ron ile birlikte olmayı denedi. Onunla birlikte gözünü açmasını ve Harry'nin kâbusundan uzaklaşması için tekrardan camı aralamasını istedi.

Harry, ikinci çocuğunun ismini Ron koydu ve ona devamlı birlikte yaptıkları şeyleri anlattı. Ron Potter, ismini aldığı bu adama her zaman hayranlık duydu.

Harry ve Hermione her zaman birbirlerine destek oldular. Bazen gerçekten de iyi gittiler ama bazen iki kişi kaldıklarını unuttular ve bunu fark ettiklerinde ilk günkü kadar sert sarsıldılar.

Harry, yaşlandığında son bir kez daha Hogwarts'a gitmek istedi ve orada tekrardan kelid aynasını gördü. Tüm ailesi oradaydı. Ron'u da orada görmek Harry'i saatlerce ağlamasına sebep oldu.

Harry Potter [One Shots]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin