BÖLÜM ON SEKİZ : DOSTLUĞUN DAMAĞI

47.7K 2.4K 2K
                                    

🎵Taylor Swift - Call It What You Want


🎵 Taylor Swift - Wonderland

-18.BÖLÜM-


Güneşli parlak günlerin yerini hafif yağmurlu ve esintili rüzgarlara devrettiği günler gelmişti, Eylül ayının son haftasına girilmişti ve kasabada ki insanlar, toplu erzak alışverişine çıkıp kilerlerini tüm kışlık ihtiyaçlarıyla doldurmuşlardı, hanımefendiler bu havalarda dışarıya çıkmayı pek tercih etmezlerdi çünkü soğuk ciltlerine pek iyi gelmiyordu. Yaz ayında sıcak kekleri andıran tenleri, kışın kuruyordu ve gittikleri davetlerde en asil hanımefendi olmak adına bu onların pek yararına olmazdı. Alin kasabada ki en küçük çocuktu ve onun haricinde ki her çocuk okula gitmişti. Dün öğlen, Atlantis'le veranda da oturdukları esnada, Alin küçücük boyuyla onun karşısına geçmiş ve dışarıdan bakıldığında komik duran bir ciddiyetle, onu okula gitmemesi için uyarmıştı. Eğer giderse, ondan ayrılacağını ve yüzüne bir fiske tokat atacağını söylemişti. Atlantis artık şaşırmıyordu onun bu hallerine, her zaman ki Alin'di işte, şımarık, çok bilmiş ve nazlı. Alin'le bir hayli alay etmişti, sevgili olmadıklarını söylemişti, saçma buluyordu bu işleri fakat tüm bunlara rağmen okula gitmeyecekti, çünkü Alin'in tek başınayken nasıl sıkıldığını ve başını belaya soktuğunu biliyordu, bu yüzden en yararlısı ona bekçilik yapmasıydı. Taa ki dün gece Kıraç Hilan, oğlunu; Evlerinin bodrumunda ki ölü cesetlerle dolu laboratuvara sokana kadar. 

Dün akşam Alin, babası mahalleye girdiği gibi onun kucağına koşmuş ve birlikte eve girmişlerdi. Dışarıda işi biten Atlantis, converse ayakkabılarını sürte sürte kendi evine yürümeye başlamıştı, kaşları çatık ve memnuniyetsizdi, hatta ağzının içinde çok küçük bir küfür bile mırıldanmıştı.  Çünkü, babasının bu gece eve geç geleceğini sanıyordu oysa babası, Atlantis'i o küçük kızın yanında görecek kadar erken gelmişti. Oğlu, babasına yakalandığını anlamasın diye babası arabasını arka sokağa park etmiş, eve de arka kapıdan girmişti böylece oğlu eve girdiğinde daha çok korkacaktı. Oysa Atlantis, geçen yıllar içinde bir taktik geliştirmişti ve küçük bir zeka oyunuyla babasının geldiğini anlıyordu.

Alıştıktan sonra insanın korkusu azalıyor ama canının acısı gün geçtikçe de artıyor. Alin, babasının kucağında ilgi görecek, ona gününü anlatacak. Atlantis, babasından ölümüne dayak yiyecek ve ona gününden söz edecek ağzı bile aralanamayacak. Alin, annesine nazlanacak, ağlayacak. Atlantis, annesi üzülmesin diye tüm hıçkırıklarını yutacak ve asla ağlamayacak. Sonra yarın, yine gidecek Alin'in yanına ve ona hiçbir zaman bu tür işkencelere maruz kaldığını anlatmayacak.

O gece, Atlantis zorla laboratuvara sürüklendi, okuldan kaçarsa sadece iki saat orada kadar kilitli kalıyordu fakat okuldan kaçıp Alin'in yanına giderse tüm gece orada dayak yiyor, ardından eline bir neşter tutuşturulup, altı yaşından beri öğrendiği şekilde, önüne konulan  kadavraları deşiyordu. Her seferinde olduğu gibi, eğer bu cesetleri deşmezsen, bunu ben annene yaparım diye tehdit ediliyordu. Bu yüzden, sadece annesinin canı yanmasın diye altı yaşından beri bedenleri deşiyordu. Organları ve deriyi milimetresine kadar eşit kesmezse, önüne yeni bir tane konuluyor ve baştan kesmesi söyleniyordu, bir insanı öldürmek için hangi organlara ya da damarlara nasıl bir kesik atacağını sekiz yaşında öğrendi, buna mecbur bırakıldın. Yüzüne kan sıçradı, elleri ölüm koktu. Alin'in yanına gidecek diye ellerini yıkadı ve üstünü değiştirdi. Halbuki dayak yemesinin en büyük sebebi Alin'di, çünkü Kıraç Hilan'ın ve Alin babası, Aslan bey arasında büyük bir sorun vardı, bu yüzden oğlunun da onlardan nefret etmesini istiyordu.

ATLANTİSİN SINIRLARINDA +18Where stories live. Discover now