AH KALBİM

5.6K 10 2
                                    

         Genç kız, önüne yığılı duran çamaşır yüküne ağlamaklı gözlerle baktı. Bugünkü azabı buydu. Öyle böyle değil hem de. Annesinin özellikle topladığı, dağ misali çamaşırlar kendini bekliyordu. Olabileceklerin yanı sıra en olmazları da eklemişti bu felaket görüntüsüne. Evde ne varsa genç kızın karşısında gibi. Kıyafetler, yatak örtüleri, çarşaflar, sedir minderlerinin yüzleri, vs. Bunların hakkından gelmek akşama dek vaktini alacak. Yeter ki evden kaçıp kırlara gitmesin! 

        Büyük kazanın altına odunları yığdı önce, sıcak su bolca lazım. İçindeki haksızlığa uğramanın isyanıyla ve bu yüzden sinirden titreyen elleriyle odunları tutuşturmak için epey uğraştı. Tam yandı dediği an rüzgarın yüzüne doğru savurduğu duman tersi olduğunu gösteriyor. Bu kadar esintide bu denli zor olmamalıydı bu iş. Yeniden bir çıra parçası alıp bahçedeki ocağın içindeki köze dokunduruyor ve öfkeyle tutuşmasını bekliyor, sonra tutuşan çıraya bir elini siper yaparak hızlı adımlarla kazanın yanına varıyor ve tekrar odunları yakmayı deniyor. Bunu defalarca yaptıktan sonra ateşi yakmayı başarıyor. Yaşamından bezmiş halde ama sırtı dönük olsa da annesinin bakışlarını üzerinde hissediyor. 

         Sara, iyice alevlenen odunların başından ayrılıp çamaşırları ayırmaya başlıyor, beyazlar, renkliler. Bir yandan da söyleniyor. Söyleniyor ki içindeki siniri az da olsa dışarı atsın.

-''Çamaşırlarına tükürdüğümün! Zalim insanlar! Kızları mıyım, köleleri miyim belli değil. Ben sizin vicdanınıza tüküreyim!''

Bu sırada arkasından kendine yaklaşan annesi onu eve bağladığı için memnun bakışlarla süzüyor onu ama kızına çıkışmaktan da geri kalmıyor hafiften:

-''Ne o kız, ne söyleniyorsun kendi kendine? Aklını mı yitirdin hepten?''

Sara, ona dönüp bakmıyor bile, otomatiğe bağladığı hareketleriyle annesine cezamı çekiyorum mesajını veriyor çamaşırları ayırmaya devam ederek. Annesi onun kendisiyle konuşmamasından alınmış gibi, hatta bir parça suçlu gibi sesini yumuşatarak konuşuyor sonra:

-''Şimdi bize çok kızdığını biliyorum ama yarın bir gün bize dua edeceksin! İnsan gençken ileriyi geriyi pek hesap edemez. Ne yapıyorsak senin iyiliğin için.''

Sara yine ona tek kelime etmiyor. Ayırdığı çamaşırların yanından ayrılıp kilere gidiyor, kısa bir süre sonra elinde iki büyük sabun kalıbıyla geri dönüyor. Geniş leğeni koyuyor önüne. Kuyudan çektiği bir kova soğuk suyun üstüne kazandaki ısınmaya başlayan sudan dökmek için ilerliyor. Suratı iki karış ve annesini kendine düşman gibi görüyor son bir iki gündür. 

         Yaşlı kadın, onu böyle görmekten daha bir kötü hissediyor ve gönlünü almaya karar veriyor sonrasında.

-''Sara, benim güzel kızım, etme böyle, anneye babaya asi olunmaz.''

Sara o ana dek sımsıkı kapattığı ağzının birden açıldığını görüyor hem de kendi isteği dışında:

-''Bana neden bu kötülüğü yapıyorsunuz?''

-''Kötülük değil kızım, senin iyi bir geleceğin olmasını istiyoruz.''

Sara:

-''Bu, neredeyse babam yaşındaki adamla mı olacak? İğrenç!''

-''Sus kız!'' diye çıkışan kadın hemen bu ani refleksi yumuşatmaya çalışıyor ardından:

-''Sara, öyle deme. Ben de babanla evlendiğimde baban benden çok büyüktü. Hem yaş önemli değil ki sana değer vermesi, seni mutlu etmesi önemli. Geçim sıkıntısı çekmemek de cabası.''

SARA (Tamamlandı)Where stories live. Discover now