♣17♧

5.3K 226 12
                                    

(Multimedia: Lena
Bölüm Parçası: Dierks Bentley- Home.)

-17-

Mesajı tekrar tekrar okumam benim yararıma olmamıştı. Daha da fazla sinirlenmiştim. Resmen benimle dalga geçiyordu. Telefonumu yatağıma attıktan sonra, ellerimle saçlarımı çekiştirdim. Şovmuş! Ben göstereceğim zaten ona şovu.

Üzerime hırkamı giyindikten sonra, balkonun kilidini açtım. Balkona çıktığımda, uzun ve yumuşak kilimin üzerine çöktüm. Halsiz hissediyordum. Hemde çok halsiz. Ne yapmam gerektiğini bilmeyen bir ucubeden farksızdım. Bana ne iyi gelirdi bilmiyordum ki. Belki Miraç olmalıydı yanımda. Az önce de olduğu gibi onun omzunda başım yaslı bir şekilde kalırdım. Tıpkı hayallerimde de olduğu gibi. Ama sürekli yanımda olamazdı ya.

Belki de Beren’i aramam gerekiyordu. Onu arayıp içimi dökmeliydim ona. İçinde kaldığım zor durumu bir tek o anlardı. Yanımda olurdu. Destek çıkardı. Her zaman yaptığı gibi hep beni korurdu. Sarar, sarmalardı. Başıma bunların gelmesini sağlayan insanlara kafa tutardı. Ona ihtiyacım vardı ve şuan yanımda yoktu. Benim yüzümden yoktu. İnsanları kendimden uzaklaştırarak, sorunlarımdan kaçmaya çalışıyordum ya ben! Hangi kafayla bunu hayat felsefesi edinmiştim ki!

Yaptığım her şeyi ama her şeyi büyük yapmıştım hep. Büyük konuşmak, büyük oynamak gibi. Ama sonucunda ise her zaman büyük bir bedel ödemiştim. Hiçbir hatamdan ders almayıp üzerisine yenilerini eklemiştim. Kulağa aptalca geliyordu belki de ancak bunu yaşarken fark edemiyordunuz. Bir anlık zevk ve eğlence uğruna hayatım boka sarmıştı. Tekrardan. Yiğit’i dinleyip sussaydım, şaka kakaya dönmeyecekti. Ancak her şeyi bir daha Alp yanıma bile yaklaşmasın diye yapmıştım. Hem nereden bilebilirdim ki benim Miraç’ı sevdiğimi bildiğini.

Kafamı iki yana sallarken, gözlerimden akan yaşları sildim. Bu kadar güçsüz olmak zorunda değildim. Keşke yapmasaydım demekle ve zırlamakla vakit geçirecek kadar manyamamıştım daha.

Ben güçlü bir kızdım!

Daha neler neler gelmişti de başıma yılmamıştım. Şimdi bir tane çıkarcının teki yüzünden moralimi bozamazdım. Evet. Sinirlerimi bozmuştu ancak beni yıldırmasına izin vermemem gerekiyordu. İçeri girdikten sonra ilk çekmecemi karıştırdım. Marlboro paketini elime aldıktan sonra, içine baktım. Sadece dört tane kalmıştı. Olsun. Yeterdi de artardı bile. Paketin içinden iki tane aldım ve paketi tekrar eski yerine koydum. Tekrardan balkona çıktım ve az önceki yerimi aldım.

Çakmak yardımıyla sigaramı yaktığımda hiç beklemeden içime çektim. Nefesimi bıraktığımda bir süre dumanın havaya karışmasını izledim. Bir yandanda üşüdüğüm için hırkama daha çok sarılıyordum. Soğuk içime işlerken yaşlar akmasını durduramamıştı.

Sinirlerimin bozuk olması beni yıpratmıştı. En başından beri Miraçla eş olmak istemiştim ve her seferinde yıpranan, parçalanan ben olmuştum. Çok bir şey istemiyordum ki! Sadece onunla eş olmak istemiştim. Asya kabul etmemişti. Yiğitse çıkar peşindeydi. Yani önüme bir sürü engel çıkıyordu ne zaman Miraç’ı istesem. Miraç’ı isteyip eş olamamam ilk engel değildi ki. Sanki ilahi bir güç onu benden uzakta tutmak için çabalıyorken bende ona yaklaşmak için çabalıyordum. Bu çabalarım sırasında ise yıpranan ben oluyordum işte. Hayatımın özeti bundan ibaretti.

Miraç’ı iste ama başarama!

Tekrardan ağzıma aldım sigarayı. Her çekişimde acılarımın yok olmasını isterdim. Ama olmuyordu. Sıkıntı yoktu. Bu da geçerdi sonuçta. Geçmeliydi. Birazdan kendimi toparlayacaktım. Toparlamalıydım. Bunu da görmezden gelir, unuturdum. Ama beni hıçkıra hıçkıra ağlatanları, bana Miraç’ın imkansızlığını hatırlatanları ömrüm boyunca unutmayacaktım.

Sen Her ŞeyWhere stories live. Discover now