15(final)

98 8 78
                                    

Bu bölümü kalbi kırık birisi olarak yazıyorum👍

Bu bölümü yazmak için tam modumdayim

___

"Pardon, imha odası nerede?"

Eli ayağı titreyerek sormuştu bunları Jisung. Hayatı kayıp gidiyordu ve kendisi hiç bir şey yapamıyor du. Hayatı... Minho onun o kısacık ömrünün kısacık zaman diliminde hayatı olmuştu. O çocuk ruhu ile veyahut yetişkin Minho halinde kalbine sahip olmuştu. Belki de direk kalbi olmuştu...

Ve şimdi kalbini kaybetmek üzereydi...

"Kolidorun sonunda."

"Hey, insan teşekkür eder!"

Arkasındaki hastanın ne dediğini umursamamıştı. Şu an hayatı bir yıldız gibi kayıp gidiyordu. Yıldız... Belki de Lee Minho bir yıldız olacak kadar güzeldi. Ama Jisung şu an onun sadece kendi yıldızı olmasını istiyordu. Ona dokunabileceği bir yıldız... Uzaklarda o kadar yıldızın içinde tek başına parlamasını değilde, kendisine ait bir yıldız olmasını istiyordu. Acaba çok mu şey istiyordu?

Koşarken göz yaşları o güzel yanaklarına süzülüyor, korkudan oluşmuş terlerine karışıyordu. Koşarken üzerine giydiği mavi hırkası arkasından sallanıyor, ona biraz serinlik veriyordu.

İmha odası

Bu odaya ilk gelişi Minho'sunu kaybetmemek için olması kalbinde bir sızı bırakıyordu. Kapıyı açmaya çalıştığında açılmayınca içeriden gelen, sanki onun kim olduğunu anlamış, ve hayatı olan sesi duydu.

"Jisung, git!"

"Hayır, açın şu kapıyı!"

İçerideki görevliler sanki bu anı beklemiş gibi kapıyı açtıklarında Jisung içeri sersemce bir adım atmıştı. İçeride Minho kelepçeler ile bir düzeneğe bağlanmış ve başında bir doktor bekliyordu. Bu doktorun adını Minho sanki bir zaman söylemişti. Neydi adı?

Christopher Bang

Evet, evet. Hatta ona sürekli Bang Chan diye sesleniyordu çünkü ona bu ismi sadist babası koymuştu. Oğlu da aynı babası gibiydi. Sadist piç heriften başka bir şey değildi ikiside.

Koşarak sevgilisinin yanına koştu ve hiç düşünmeden kollarını artık güçsüz kalmış bedene doladı. Yanında kimin ve ya neyin olduğunu düşünmeden aklından geçen ilk şeyi yaptı o anda. Minho'nun kurumuş ve morarmış dudaklarına kendi ağladığı için ıslanmış dudaklarını bastırdı. Bu öpücüğün cinsel bir arzusu yoktu, sadece onun orada olduğuna inanması gerekiyordu. "Jisung..."

Aralarında bıraktıkları o küçük boşlukta söylemişti Minho bunları. O da biliyordu, artık bu onlar için sondu. "Lee Know..." Minho kaşlarını çattı. "Lee Know mu?" Jisung hafifçe kafasını salladı. "İyide neden?"

"Sen çocuk halinle bile bu hastahanenin her şeyini biliyordun Lee Know." Minho yani Lee Know bu ismi sevmişti. Çocukça sırıttı.

"Tamam artık hastanın öldürülmesi gerekiyor!" Arkadan Minho'nun doktorunun o erkeksi sesi duyulunca Jisung'un tüm sinir hücreleri ayaklanmış ve tüyleri diken diken olmuştu. "Sen kimsin? Onu öldürme hakkını sana kim verdi?" Jisung iyice Minho'ya sokulmuştu fakat bu Minho'nun sadece canını yakmıştı. "Ne oldu?" Kaşları çatık bir şekilde Lee Know'a bakınca yüzünü buruşturmuş olduğunu gördü.

Üstündeki kazağı kafifce çekince karnındaki morlukları gördü. "Piç herifler!" Her ne kadar şu anda o Chan denilen herifi öldürmek istesede ayrılmak istemiyordu Minho'dan çünkü ayrılırsa bir daha sarılamazdı. "Çekin şunu, demek ki o da izlemek istiyormuş ölümü."

Patient / Minsung ✓Where stories live. Discover now