11- NEREDE

159 18 14
                                    

~Yoongi

"Yüzbaşı."

"Kim Taehyung."

"Tekrar geleceğim."

"Bekliyor olacağım."

Baş selamı verdikten sonra arkasına bakmadan otobüse bindi. Birkaç gün önce Seul'dan acil bir telefon gelmişti. Hastanenin baş hekimleri burda olduğu için koca hastane birbirine girmişti.

Bu yüzden yeni başhekim olarak onu atamışlardı. Onun da gitmesi gerekmişti. Şimdi bizde onu uğurluyorduk. Hoseok? Şuan otobüste el sallamakla meşgul.

Hayır yani anlamıyorum madem o gidiyor, neden şu 2 arkadaşı da gitmiyor ki! Bırakmıyorlar bir türlü çocuğu. Sürekli bi dedikodu yapma derdindeler.

"Tamam Hoseok. Otobüs gitti artık."

"Gitti değil mi?"

"Gitti."

Taehyung denen herif gitti diye sevinmiyorum değil yani. Oh iyiki de gitti. Utanmasam göbek atacağım gitti diye!İkimiz (şu iki arkadaşını saymıyorum) birlikte kampa doğru gittik.

Birkaç gün kamp sessizdi. Nedeni nedir bilinmez ama bu sessizlik bana iyi gelmemişti. Sanırım beni gürültüye alıştıran bir doktor vardı. Şimdi nerede mi?

Üçü beraber etrafı dolaşmaya gitmişler, bende kestirmiştim bir güzel. Akşam olduğunda ortalık hala sessizdi. Hoseok da ortalarda görünmüyordu.

"Hey Woo!"

"Evet Yüzbaşım!"

"Şu...doktorlar nerede?"

"Nehre gitmişlerdi efendim. Daha dönmediler."

"Hala gelmediler mi? Neden hiçbiriniz onları aramaya gitmedi?!"

"Efendim...biz sabahtan beri idmandaydık...daha yeni bitirdik."

"Diğerlerine haber ver."

Elime aldığım fenerle nehre doğru hızla inmeye başladım. Umarım başlarına bir şey gelmemiştir. Gelse de, en azından iyidirler.

"Yüzbaşım! Eşyalar burda!"

Nehrin kıyısına gittiğimizde çamaşırlar öylece yerdeydi. Üstelik hepsi de garip kokuyordu. Şey gibi-

"Yüzbaşım! Gaz bombası atılmış!"

"Evet...öyle."

Herkes ormanın bir tarafına dağılıp onları aramaya başladı. Gaz bombası. Peki ya ben ya da diğerleri. Neden hiçbir ses duymamıştık ki? Umarım kötü bir şey olmamıştır.

Umarım olmamıştır. Hiçbirine bir zarar gelmemiştir. Umarım iyidirler. Kaçmayı ya da kurtulmayı başarabilmişlerdir. Daha önemlisi en azından bir aradadırlar.

Hoseok nerdesin?

İçimdeki anlamsız korkuyu görmezden gelip etrafa elimdeki feneri tutup adını haykırıyordum. Yoktu. Ne sesi ne de rüzgardan uçuşan kızıl saçları.

1 saat boyunca neredeyse tüm ormanı aramıştık. Ama hiçbirinden bir iz yoktu. Garip hissediyordum. Kalbim yokluğu ile tutuşmaya başlamıştı ve eğer onu bulamazsam yanmaya başlayacaktım.

Gece saat 12 olmuştu bile. Bu karanlıkta onu nasıl bulacaktım? Nehre geri dönüp bir iz var mı diye kontrol ettim. Tam o sırada askerlerden biri kamp alanında tepenin ucundan aşağı doğru bağırdı.

"Yüzbaşım! Birini bulduk!"

Kalbim hızla atarken Hoseok olmasını diledim. O kadar çabuk varmıştım ki yanlarına bacaklarımı hissetmesemde koşmaya devam ettim. Ama manzara içler acısıydı.

Yere çökmüş, başına sargı bezi bağlanan, sol bileğinde kurumuş kanlar olan ve üstü başı perişan bir adet Jimin bulmuştum. Yanına kadar gelip elimi omzuna koydum. Kötüydü. Çok kötü.

"Ji-min? Nasılsın? Diğerleri nerede? Nasıl oldu bu?"

Askerlerden biri bileğine sargı yaparken ağzından bir inleme koptu. Gözlerini sıkıca yumup geri açtı. Gözleri bana döndüğünde öyle yorgun bakıyordu ki.

"B-bilmiyorum...biz...çamaşır yıkamamak için Seokjin hyungla e-etrafı turlamaya çıktık...Hoseok hyung arkamızdan bağırınca bi baktık...yerdeydi. Yanına gittiğimizde de...gittiğimizde de birkaç adam geldi...sonra hepimizi tutup bi arabaya bindirdiler."

"Bu kadar mı? Sonra? Sonra ne oldu?"

"Arabada...tuvalet için durduğumuzda ben kaçtım...onlar gitti...yüzbaşım lütfen kurtarın onları."

Dinlenmesi için onu yatırıp başına da 2 asker diktim. Birkaç asker benimle gelirken yarısını köye, diğerlerini de kamp alanında bıraktım. Jimin'e gördüğü kişilerin nasıl giyinimli olduğunu ya da arabadan nerede atladığı sormak istesem de çoktan uyumuştu bile.

Diğerleri? Jungkook onun başında beklemiş, sümüklerini üniformama yapıştırmıştı. Bir de Namjoon vardı tabi! Oda tüm ormanda deli gibi Seokjin diye bağırmakla meşguldü.

En sonunda ormanlık alandan çıkıp civardaki yollara bakmaya karar verdik. Etraftaki köylüler de burdan birçok arazi aracının geçtiğini söylemişti.

Şimdiyse elimiz boş bir şekilde alanda olan her mağarayı geziyorduk. Boştu. Ne tanıdık bir sima vardı ne de bir eşya. Şimdi deseler ki Hoseok buralarda. Utanmadan, sıkılmadan tüm alanı karış karış gezerdim.

Ama emin değildik ki. Burada olduklarından. Ya şehre götürülmüşlerse? Ya da belki de onları kaçıran kişiler teröristti? Onları rehin aldı? Elimde hiçbir bilgi olmadan aramak imkansız olur.

Önce Jimin'in yanına gitmeli, yeterli bilgiyi almalı ve daha sonra aramaya çıkmalıydım. Ben kendi kafamda hesaplar kurarken köye bıraktığım askerlerden Jinyoung gelmiş, ve köyde de birkaç kişinin kayıp olduğunu söylemişti.

Hızla köye gittiğimde kaybolanların arasında küçük DongSo'nun da olduğu bilgisini almıştım. Annesi onu bulmam için yalvarırken ben koşar adımlarla kampa gitmiştim.

Yorgundum. Uykusuz ve açtım üstelik. Ama bunları düşünecek zamanım olduğuna emin değilim. Hoseok yok. Köylü huzursuz. Bizi neyin beklediğini bilmiyorum.

Hoseok. Nerdeysen iyisindir umarım. Lütfen iyi ol. Çünkü kalbim acıyor ve ben, kötü ve perişan bir halde olmandan korkuyorum. İyi ol doktor. Kızıl saçlarını yine uçuşurken yanıbaşımda görmek istiyorum.

∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆

Ay Helü! Nasılsınız? Ben iyiyim diyemem ama neyse boşverelim! Eeee nasıldı bölüm? Aylar sonra yb! Üzgünüm. Taehyung gitti. Hoşik yok. DongSo yok ;) ağlim mi ben?! Nerede bunlar?! Jiminshi!!! Yoongi'yi birileri teselli etsin bakim!

Oy ve yorum yapmayı unutmayın!

Sope'la Kalın☀🌙

    

Aurora / YoonSeokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin