sekizinci bölüm

5.5K 670 340
                                    

Parmaklarım arasında duran sıcak kupayla ellerimi ısıtırken telefonla konuşan ve bir sağa bir sola doğru yürüyen Soobin'i izliyordum. Yüzündeki endişeli ifade hoşuma gitmiyordu.

Uyandığım andan beri üzerime düşmeleri beni biraz bunaltmıştı doğrusu. Doktor alkol zehirlenmesi olduğunu söylemişti. Kustuğum için de kurtulmuştum. Bunda daha fazla büyütülecek bir şey yoktu. Yine de üç kardeş olarak bana getirilen her yiyeceği ve içeceği inceliyor, ona göre karar veriyorlardı. Ayağa kalkmama da izin vermiyorlardı. Açıkçası çok sıkılmıştım burada.

"Ne zaman çıkacağım?" diye sorarken yanımdaki tekli koltuktan oturan Somi'ye baktım. Gözlerinden belli oluyordu ne kadar yorgun olduğu. Tüm gece başımda beklemiş olmalıydı. Saat epey geçmişti artık. Güneş doğmaya başlayacaktı birazdan.

"Doktor ne zaman izin verirse o zaman."

"Ama ciddi bir şeyim yokmuş ki Somi. Sen bari yapma. Abini ikna et."

Ellerini teslim olur gibi kaldırırken "Onu asla ikna edemem." dedi. "Fikri ortaya attığım an mahveder beni."

Omuzlarım çöktü. Dudaklarımın içini çiğneyerek bakışlarımı odanın kapısına çevirdim. Soobin beni merak edip arayan birkaç aile üyesi ile görüşmüştü. Bana buketlerle ve saksılarda çiçekler göndermişlerdi. Doğruyu söylemek gerekirse hiçbiri umrumda değildi. Ben sadece devasa bir fıstıklı çikolata yemek istiyordum.

Soobin'in hâlâ telefonla konuşmasını fırsat bilerek ayağa kalktım ve ayakkabılarımın topuk kısımlarına basarak kapıya yöneldim. Somi arkamdan seslense de durdurmak için bir hamle yapmamıştı neyse ki.

Odadan çıktığımda ve Jungkook görüş acima girdiğinde ağır adımlarla ona doğru yürüdüm. Koridorda kimse yoktu ve bizim bulunduğumuz kısım dışında loş bir ışıkla aydınlatılıyordu. Onun oturduğu bekleme koltuklarının önünde durduğumda elleri belime çıktı hemen.

"Neden ayağa kalktın sen?"

Sesindeki yorgunluk canımı sıktı. Dudaklarımı büzerek "Sıkıldım çünkü." diye mırıldandım. Buraya gelirken ilk amacım çikolata yemek için onu ikna etmek, sonraki amacım ise artık eve gitmekti. Hastaneleri sevmiyordum zaten.

"Dinlemelisin ama." derken tek elini uzatıp büzdüğüm dudaklarımı iki parmağı arasına sıkıştırdı. Onun dağınık saçlarını okşama isteğiyle dolsam da kendime engel oldum. Soobin'in aniden odadan çıkabilme ihtimali beni korkutuyordu.

"Canım ne istiyor, biliyor musun?" derken heyecanla ellerimi birbirine vurdum. Jungkook beni yanındaki koltuğa oturttu. Bir yandan da "Ne istiyor o güzel canın?" diye mırıldanmıştı.

"Böyle devasa bir fıstıklı çikolata."

Devasa derken ellerimle gösterdiğim büyüklük kaşlarını kaldırmasına neden oldu. Ardından " Öyle devasa bir şey isteyeceğini tahmin etmiştim." dedi ve elini cebine sokup bir paket çikolata çıkarttı. Gösterdiğim büyüklükte olmasa da fıstıklıydı ve tam bana göreydi.

"Ya!" diyerek onun boynuna sarıldığımda belimi sardı tek koluyla. O hep böyle düşünceli davrandıkça kendimi şımarık bir çocuk gibi hissediyordum. Buna devam ederse gerçekten şımarık birisi olacaktım. O zaman benimle baş etmesi çok zor olurdu.

Jungkook benim için çikolatanın paketini açıp bana uzattığında onun için de bir parça kopardım ve ağzına doğru uzattım. Dudaklarını aralayıp küçük parçayı yedi. Kendi ağzıma da bir parça attım ve çikolatanın ağzımda eriyişini gözlerimi kapatarak hissettim.

Uzun zamandır çikolata yemediğimi yeni fark etmiştim. İnsanın gerçekten ihtiyacı oluyordu.

"Mide bulantın var mı?" diye sordu Jungkook doğrudan karşımızdaki duvara bakarken. "Yok." dedim sessizce.

kiss it better ✓Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ