17. Bölüm

7.8K 478 17
                                    

17 yaşında hayatı temelinden sarsılan Birçe'nin hikayesi 17 bin okunmayı geçti.

Nasıl mutluyum anlatamam! Çok teşekkür ederim çiçeklerim!

Bu arada, görmek istediğiniz, şöyle bir sahne güzel olur dediğiniz fikirleriniz varsa alabilirim...

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Keyifli okumalar dilerim çiçeklerim.

🧡

🐞

"İstiyorum. Sizinle yaşamak istiyorum."

Burçak hanım kızının, "Sizinle yaşamak istiyorum." sözüyle gözleri doldu. Yıllar evvel, kucağına bir kez aldığı, teninin tenine bir kez değdiği, acılar içinde kıvranırken Rabbine dualar ederek binbir zorlukla doğumunu ettiği yavrusu onlarla yaşamak istemişti. Ya aksi olsaydı? Ya istemeseydi Birçe onlarla yaşamak? Sungur hanesine gelirken yolda hep bunu düşündü Burçak hanım. Vefat etmiş olsalarda, yavrusu anne ve babasını çok seviyordu. Nasıl sevmezdi? Birçe'nin hakkı vardı. Ahmet ve Yeliz hanım hakkında tek kötü söz duymamıştı Burçak hanım. Allah onlardan razı olsun, diye bol bol dua ediyordu içinden. Biricik kızlarına aile olan bu insanların hakkını ödeyemezdi.

Burçak hanım tutamadı kendisini, çekti kızını kollarından kocaman sarıldı. Birçe birden gösterilen bu tepki karşısında şaşırsada ses etmedi. İzin verdi Burçak hanımın sarılmasına.

Birçe ve Burçak hanımın yanında oturan Cihan beyin içi gitti bu görüntüye. Hep bir kız çocuğu istemişti Rabbinden. Kız kardeşi vardı, onunla iyi anlaşırdı ezelden beri. Küçükken kardeşinin saçlarıyla az oyunlar oynamamıştı. Ondan sebep severdi kızlarla oyun etmeyi, onlarla anlaşıp gülüşmeyi. Az büyüyünce, aklı başına erince de hep kız çocuğu için dua etti Rabbine. Elbet evladın kızı erkeği yoktu amma içten içe hep kızı olsun, onunla da kız kardeşine yaptığı gibi saçlarından oyunlar çıkarsın... Ah etti içinden, ah! Şimdiye değin yapamadık belki amma şimdi yapacağız güzel kızım. Allah'ın izniyle yapacağız. Sen belki baba bildiğin o güzel adamdan ihtiyacın olan şefkati, sevgiyi aldın amma benim kız evlattan almam gereken masum sevecenliğe ihtiyacım var. Sen alışkınsın belki saçlarının okşamasına, amma ben hiç okşamadım kızımın saçlarını. İyi ki geldin Birçe, iyi ki kızımız oldun. Şükürler olsun Rabbim, bin şükür olsun.

Cihan bey hissettiği yoğun duygulardan herhal, elini kaldırdı mı titrediğini fark etti. Çekiniyordu aslında, öz kızından ölesiye çekiniyordu. Amma durdurmadı kendisini. Ahmet beyin demesi gibi, güneşi bile kıskandıran o sapsarı saçlarına attı elini. Yavaşça, yumuşacık temaslarla okşadı. Birçe, Burçak hanımın kolları arasında sıçradı. Birbirlerine alışmaları zaman alacaktı, biliyordu herkes amma Birçe'nin aniden kendisini geri çekmesini kimse beklemiyordu.

Ne Cihan bey kızının saçlarını okşarken kötü bir şey yapmıştı ne de Burçak hanım kızına sarıldığında usunda kötü niyet vardı. Amma Birçe babasının saçlarını okşamasını, en son onun o nasırlı ellerinin temasını sonsuza dek hissetmek için kendisi bile dokunmuyordu saçlarına. Birden bire Cihan beyin ellerini saçlarında hissettiğinde kendisini kötü hissetmişti. Bey babası saçlarını çok severdi. Yeliz hanım bile kızının saçlarını öyle çok tarayıp bağlamamıştır. Ahmet bey kimselere bırakmazdı bu işi. Ölmeden evvel en son o sevmişti yine kızının saçlarını. Birçe o teması unuturum diye çok korkuyordu. Aslında o, bey babasının öldüğüne hâlâ inanamıyordu. Belkide tek sorun buydu.

Gözlerinden akan yaşları sildi hızla. Ağladığı belli olmasın diye eğdi başını önüne. Kısık, oldukça sessizce sordu utansada, çekinsede.

FELFENAWhere stories live. Discover now