Altı

406 58 239
                                    

Sabah uyandığında kendini çok daha iyi hissediyordu.

Ateşi yoktu, öksürüğü artık o kadar da rahatsız edici değildi ve üzerindeki bitkinliği kalkmıştı; burnu tekrar kanar diye hâlâ biraz endişeleri olsa da elinden bir şey gelmezdi, sadece görmezden gelmek zorundaydı.

Kalktı, kıyafetlerini giydi, yatağını topladı ve bugün de dinlenmesi gerektiğini söylemelerine rağmen dışarı çıktı. Canı sıkılmış ve yatmaktan bunalmıştı, üstelik kış meyve-sebzelerini kontrol etmesi gerekiyordu; sera onsuz hayatta kalamazdı. Hâlâ biraz rahatsızdı ancak idare edebileceğine inanıyordu, doğrudan yatakhaneye gidip bir diğer merak ettiği unsura bakmak için giderken gayet mutluydu; yüzünde tatlı bir tebessüm vardı, hasta olmasına rağmen gayet iyi de duruyordu.

Dün Baekhyun saçlarını yıkadıktan sonra kendini çok iyi hissetmeye başlamıştı.

Baekhyun, normalde soğuk biri gibi görünüyordu. Az konuşması ise karakterini daha ciddi yapıyordu fakat dün onu çok tatlı bulmuştu. Üstelik gamzesine dokunup gülümsediği an aklından hiç silinmiyordu, gülümsemek ona öyle yakışıyordu ki Baekhyun gülümsesin diye bir sürü şey yapabilirdi.

Bir yandan böylesine bir etkilenmeyi, sadece birazcık ilgiye tav olmayı korkutucu buluyordu fakat halinden memnundu.

Aklına yaşanılanlar geldiği anda yüzündeki tebessüm büyüdü, kocaman bir gülümsemeye dönüştü; yatakhanenin açık kapısından içeri girdiği gibi ilk fark ettiği üzerini giyen Baekhyun olmuştu. Yanına gitmek istedi, birkaç adım attı fakat duraksadı. Kaşları yavaşça çatılmıştı, Baekhyun'a doğru ilerleyen Jaeyong'u görünce yüzündeki gülümseme tamamen silinmişti.

Önce Baekhyun için endişelendi, Jaeyong'un onunla uğraşmasını istemezdi; fakat hemen sonra ikisinin normal bir şekilde konuştuğunu görünce duraksamıştı.

Böyle hissetmemesi gerektiğini biliyordu fakat kalbi kırılmıştı, bu kadar basit bir şeyin onu üzmesi berbat hissettiriyordu fakat bunu durdurmak elinde değildi; sevmediği, burasını onun için adeta cehenneme çeviren biri ile dün hayatında çiçekler açmasını sağlayan kişinin yan yana durması bile kalbini kırardı. Hassas bir kalbi vardı ve bundan iliklerine kadar nefret ediyordu, sadece neredeyse bir haftadır tanıdığı bir arkadaşı böylesine benimseyip en ufak hareketiyle kalbini kırmasına izin verdiği için ise kendine öfkeliydi.

Sadece konuşuyorlar diye düşündü fakat Baekhyun'un bunu bile yapmasını istemiyordu. Jaeyong'a karşı hissettiği nefret baskındı, Baekhyun'un da ondan pek hoşlanmadığını sanmıştı hatta ancak o hasta bir şekilde yatarken bir şeyler değişmiş olmalıydı.

Yüzü asıldı, gözlerini onlardan yana çevirip yolunu hâlâ ölü gibi uyuyan Jongdae'nin yatağına çevirdiğinde birkaç kişinin fısıldamasını duymuştu. Burada ne işinin olduğu sorup ondan rahatsız olan birkaç fısıltıdan ibaretti ancak yine de üzülmüştü, belki de sinirlenmişti. Bir anlığına sadece çıkıp gitmeyi bile düşünmüştü fakat kedisini merak etmişti. En azından onun durumunu öğrenmeliydi.

Her şeyi duymamazlıktan geliyormuş gibi davranıp adımlarını hızlandırdı ve arkalara doğru ilerledi, kendi yatağının yakınına geldiğinde ise duraksadı. Baekhyun'la göz göze geldiler, kalbinin yerinden çıkacağını zannetti; olduğu yerde durup gömleğini iliklemeye çalışan Baekhyun'a bakarken bir anlığına ne yapacağını unutmuştu.

Dudaklarını araladı, az önce kalbinin kırılmasından bahseden o değilmiş gibi az daha onunla konuşacaktı. Zar zor susturdu kendini, hiçbir şey demeden yanından geçip giderken kendini üzgün hissetmişti. Baekhyun'un arkasını dönüp ona baktığını biliyordu fakat hemen yanında duran Jaeyong'un bakışlarının da üzerinde olduğunun farkındaydı; sadece kafası karışmıştı. Dün Baekhyun ile yakınlaştıklarını ve iyi arkadaş olduklarını sanmıştı, üstelik Baekhyun, o ve Jaeyong'un arasında geçenlerden de haberdardı. Gidip onunla konuşmasını beklemiyordu.

Dusk to DawnWhere stories live. Discover now